KONUYU OKU
ARAŞTIRMALAR (GÜNCEL KONULAR)
79. EMPERYALİZMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

EMPERYALİZİM KONUSUNUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

 

                Allah, peygamberimize hitaben şöyle buyurmaktadır:

               

                Yasin 3- Muhakkak ki sen, gönderilen peygamberlerdensin. 4- Doğru bir yol üzerindesin.

 

Zariyat 55- Sen kuran ile öğüt ver. Çünkü öğüt ve nasihat müminlere fayda verir. 56- Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsin diye yarattım.

 

 Yasin 60- Şeytana itaat etmeyin, o sizin açık bir düşmanınızdır diye öğüt vermedim mi? Ey âdemoğulları!

 

Bu ayetlerde görüldüğü gibi Allah, kulluk emrinin dışında Samet ve müstağnilik sıfatıyla kullarından çıkar amaçlı hiç bir şey beklememekteyken şeytanın, yol üzerine oturarak insanların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından yaklaşıp kalplerine sızarak onları Allah’a karşı nankör ve kendi emellerine hizmet ettirmesi mevcut emperyalizme temel teşkil etmektedir.

 

Şeytanın emperyalizmine hizmet edenler denince ilk akla gelen;

 

Tevbe 34- Ey iman edenler! Gerçekten Yahudi bilginlerinden ve Hıristiyan rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan çevirirler.

 

Bu ayetle de görüyoruz ki bu yolu tercih ederek şeytanizme güç katanlar, yorucu ve masraflı bir cehennem yolculuğuna talip olmuş oldular. Allah, Rahman sıfatıyla hak veya bâtıl, her çalışanın hakkını verdiği için bunlara da çalışmalarının karşılığını vermektedir. Emperyalistler bâtıl davalarına çok çalışarak, çoğalarak ve kurumsallaşarak insanları sağmak için fakir, cahil veya tüketim hastası topluluklardan süt hayvanı edinir gibi köle ruhlu yeni hizmetçiler edindiler. Onları sürekli saptırma ve sömürme yoluyla putperestliğe, haç’a ve siyonizm’e hizmet eden nice sömürü imparatorlukları oluşturdular.

Bu güçler, çok eskilerden beri klasik olarak mücadele verseler de özellikle 16. yüzyıldan itibaren avcı bir aslan veya sırtlan yaklaşımıyla toplumları izleyerek, zamanla iştahlarını kabartan toplulukları gizli veya açıkça etkileyerek kendilerine avantajlar sağlarken, şahsiyetini sarstıkları bu tür toplulukların siyasetini, ekonomisini, eğitimini, dilini ve inancını zamanla bozmuşlardır. Çünkü o mağdurların yeraltı ve yerüstü kaynaklarına kene gibi yapışarak ve sömürerek onları açlığın ve yokluğun pençesine itmişlerdir.

Sömürgecilik hareketleriyle de siyonistler ve haçlılar gittikleri yerlerin yerlilerini örneğin Amerika’da kızılderilileri öldürdüler ve yerlerine kondular, Afrika’da da karşı gelenleri öldürerek, yaralı veya güçlü olanlardan da kimini köle olarak çalıştırırken kimini de köle olarak sattılar. İncillerini Afrikalılara verirken onların inci ve altınlarına ve verimli topraklarını el koydular. O günden beri Afrikalı, açlık ve susuzluk çekmekte ve ona buna el açmaktadır.

Dünyanın neresinde farklı ırklar varsa onların yaralarını kaşıyarak ve kanatarak birbirine düşürüp silah sattılar ve kan döküldükçe gelirlerini artırdılar.

İşgal ettikleri yerlere dillerini, bâtıl dinlerini ve kültürlerini zorbaca yerleştirip resmileştirdiler. Dil ve kültür adına ayrılık tohumları serperek, kitaplarını ihraç ederek, bacalı sanayileri yanında bir de bacasız sanayilerini güçlendirdiler. Aynı zamanda İslam coğrafyasında din kardeşine yabancı, katiline hayran kompleksli nesiller oluşturdular. Yine emperyalist amaçları doğrultusunda dilleriyle kültürlerini, karma eğitim ve karma çalışma biçimlerini imrendirerek kıyafet ve kozmetiklerini, düğün, oyun, müzik ve eğlencelerini yayarak eritme ve sömürü alanlarını daha da artırdılar. Hatta Mekke ve Medine çarşılarının bir kısmı bile onlara çalışır oldu.

İslam coğrafyasında birçok devletin sınırlarını çizip yerleştirdikleri kuklaların yerine yerli işbirlikçiler yetiştirmek için o diyarların zeki çocuklarını götürüp kendi belirledikleri üniversitelerinde okutup azgın bir din düşmanı olarak geri getirip yönetici veya bürokrasiye söz sahibi ettiler.

Çok geçmeden Batıdaki sanayileşme ve Haçlı emperyalizmi, Kur’an’dan habersiz veya uzak yaşayan İslam coğrafyasının birçok insanını saman çöpü gibi savurdu ama en çok darbeyi de Anadolu’ya vurdu.

Dünya müslümanlarının tek ümidi olan koca bir Osmanlı İmparatorluğunu içten sebatayistlerce kemirilerek ve dıştan da tüm emperyalist haçlılar Çanakkale’de vahşi hayvanlar gibi üzerimize çullanarak İslam coğrafyasını başsız bıraktılar. Nice sahabe ruhlu yiğitlerimizi şehit ettiler ve nicelerini esir alarak ve uzak diyarlara götürülerek hem kör, topal veya kötürüm yaparak hem de aile hasreti ve gözyaşlarıyla baş başa ölüme terk ettiler.

Bu linç olayına rağmen bıraktıkları yerli işbirlikçi Oryantalist tipler ( papaz ruhlu doğu bilimi araştırmacıları) uygarlaştırma adına Kur’an’ı rafa kaldırıp onun yerine efendilerinin dilini ve Hz. Peygamberimizi unutturarak onun yerine de sömürgeci haçlı ve materyalist efendilerini üstün insanlar olarak tanıttılar. Artık sözde aydınlarımız, İslami değerleri ve ahireti değil de dünyayı ve çıkarlarını düşünerek, kâh kapitalizmi kâh demir perde ülkelerini özler, taklit eder ve onlar için savaşır ve onlar için ölür oldular.

Bu süreçte binlerce gencimizi de cehalete ittiler. Birçok gencimiz içki, kumar, uyuşturucu ve fuhuş batağında boğuldular.

Dünya çapında sağ sol tükenirken ülkemizde yaşatılmaya çalışırken buna ek olarak bir de ırk ve mezhep tahriki yaparak nesli birbirine kırdırmak ve enerjimizi yok etmek istediler ve hâlâ da istiyorlar. Biz de analar ve yetimler içten içe ağladıkça ne emperyalistler ne de yardakçıları, ne sömürmeye ne de seyretmeye doymadılar.

Bu feryatların durması için aramızdaki şık elbise giydirilmiş keresteleri çağrıştıranları ve bazı meczupvari davranış sergileyenleri, yabancı locaların ve batılı kulüplerin vesayetinden kurtarmak gerekiyor.

Bu nedenle önce bizim zihni kirlenmemiş altın yürekli insanımız uyumamak üzere uyanmalı, Allah’ın izniyle yeniden Kur’an’a ve sünnete sarılarak gerekli dilleri tebliğ ve tedbir için ve bilimleri de kalkınmak için öğrenebilirse inşallah suyun yatağına döndüğü gibi biz de artık şeytanın yoldaşları olan emperyalistlere asla oyuncak olmayabiliriz. Çünkü tarih şahittir ki geçmişte Kur’an’a sarıldıkça fetihler yaptık, Kur’an’dan uzaklaştıkça emperyalistlere yem olduk.

Öyleyse yalnız Allah’a kulluk bilinciyle yaratılış amacımıza dönmeliyiz. Bunu başarırsak hem iyi niyetli insanlara hem de emperyalistlere bile er veya geç yol gösterici olabiliriz.

Tarihi bir gaflet nedeniyle bilim ve teknolojide geri kalmamız bize çok pahalıya mal olmuştur ama bu devam etmemeli, hâlâ Kur’an’a sırt çevirir ve emperyalizme kölelik ve kolluk görevi yaparsak dünyada bir kaç asırdır çektiğimiz gibi ahirette de şefaat beklerken orada da davalı duruma düşersek hiç şaşırmayalım. Çünkü aşağıdaki ayetle uyarılmış bulunuyoruz.

 

Furkan 30- Peygamber de (o gün şöyle) demekte “Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı metruk bıraktılar (ondan yüz çevirdiler).