KONUYU OKU
DOSDOĞRU YOLUN İLKELERİ (FATİHA)
08- Nimetlenen İnsanlardan Şehitlerin Özellikleri

ALLAH’IN NİMETLENDİRDİĞİ KULLARINDAN OLAN

ŞEHİTLERİN ÖZELLİKLERİ

 

Al-i İmran 156- Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri için: “ Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi. " diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret ( yarası ) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür.    Allah yaptıklarınızı görmektedir. 157- Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, ( sizin için ) onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.     158- Andolsun ölseniz de, öldürülseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.

 

Al-i İmran 195- Rableri onlara şu karşılığı verdi: Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve     Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükâfat Allah katındadır.

 

Tevbe 111- Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat‘ ta da, İncil'de de Kur'an‘ da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah’tan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.

 

Muhammed 4- Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz. 5- Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir. 6- Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır. 7- Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.

 

Al-i İmran 139- Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir. 140- Eğer size (Uhud savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz. (Bu da) Allah'ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir. Allah zalimleri sevmez. 141- Bir de bu, Allah'ın iman edenleri tertemiz seçip, kâfirleri yok etmesi içindir. 142- Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girivereceğinizi mi sandınız?

 

Nisa 74- O halde geçici dünya hayatını, ebedi ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükâfat vereceğiz.

 

Bakara 154- Allah yolunda öldürülenlere “ ölüler " demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.

 

Al-i İmran 169- Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar. 170- Allah'ın lütfünden verdiği nimetle sevinçlidirler. Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. 171- Onlar, Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini müjdelerler. 172- Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah'tan korkanlara büyük bir mükâfat vardır.

 

Maide 27- Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine): " Seni öldüreceğim " demişti. Diğeri ise şöyle demişti: Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder. 28-  Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. 29- Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur.        30- Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.

 

Buruc 4- (Eski devirlerde müminlere çeşitli eziyetler yapan ve) Ashab-ı Uhdûd (diye adlanan kavim lânet edildiği gibi, Mekke müşrikleri de) lânetlenmiştir. 5- İşkenceleri (Uhdûd’un), alevli ateştendi. 6- O vakit, (o zalim kâfirler) ateşin etrafında oturmuştular; 7- Ve müminlere yaptıklarına, (onları yakmalarına) şahid bulunuyorlardı. 8- Müminlere kızdıkları da, ancak Azîz, Hamîd olan Allah’a iman etmeleri idi.

 

Yasin 16- Peygamberler dediler ki: Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. 17- Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir. 18- Onlar dediler ki: Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azap dokunur. 19- Peygamberler de şöyle cevap verdiler: Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz. 20- O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve                " Ey kavmim! Uyun o elçilere! 21- Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir. 22- Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz. 23- Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.           24- Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum. 25- Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni. 26- (Sonra ona) " haydi gir cennete! " denildi. O da dedi ki: Ne olurdu kavmim bilseydi! 27- Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.

 

Taha 65- Sihirbazlar: Ey Musa! Ya sen at yahut ilk atan biz olalım, dediler. 66- Musa dedi ki: Hayır, siz atın. Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi. 67- Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti. 68- Biz dedik ki: Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galip geleceksin) 69- Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz. 70- Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, "Musa ile Harun'un Rabbine iman ettik" dediler. 71- Firavun: Ben size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür. Andolsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu bileceksiniz, dedi. 72- (İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin. 73- Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye, Rabbimize iman ettik. Allah (sevapça senden) daha hayırlı ve (azap verme bakımından da) daha devamlıdır.

 

Şuara 49- Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim! 50- Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz. 51- Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz.

 

Tahrim 11- Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!

 

Kehf 9- Yoksa sen Ashab-ı Kehf'i ve Rakim'i (isimlerinin yazılı bulunduğu taş kitabeyi) şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? 10- O gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler: Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla. 11- Bunun üzerine biz de kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk. 12- Sonra da iki gruptan hangisinin, onların mağarada kaldıkları süreyi daha iyi hesapladığını anlamak için, onları tekrar uyandırdık.

Kehf 13- Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakikaten onlar, Rablerine iman eden birkaç genç idi. Biz de onların hidayetlerini artırdık. 14- (Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. 15- Şu bizim kavmimiz, Allah'tan başka ilâh edindiler. Onların ilâh olduğuna dair açık bir delil getirselerdi ya! Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? 16- (İçlerinden biri şöyle demişti:) Mademki siz, onlardan ve Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizi rast getirip kolaylaştırsın.

 

Kehf 17- Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın. 18- Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı.

 

Kehf 19- Onları bir mucize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi: Ne kadar durup kaldınız? (Kimi) ” Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık " dediler. (Kimi de) şöyle dediler: Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin. 20- Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse muhakkak sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman siz dünyada da ahirette de asla kurtuluşa eremezsiniz.

 

Kehf 21- Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyamet gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: Üstlerine bir bina (kilise) yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir. Sözlerinde üstün gelen müminler: Üzerlerine muhakkak bir mescit yapacağız, dediler.

 

Kehf 22- Ashab-ı Kehf'in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları: Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Diğer bazıları da “ Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir " diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (kimileri de:) “ Onlar, yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir " derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onları ancak pek azı bilir, Bu sebeple onlar hakkında bu bildirilenler dışında bir münakaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma!

 

Kehf 23- Hiçbir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: Ben yarın onu yapacağım deme 24- Ancak Allah dilerse (yapacağım de) ve unuttuğun vakit Allah'ı an ve umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir, de.

 

Kehf 25- Onlar, mağaralarında üç yüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir. 26- De ki: Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.

 

Ahzab 23- Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahitlerini hiç değiştirmediler.

 

ŞEHİTLİĞİN FAZİLETLERİ VE GERÇEKLEŞMESİ HAKKINDAKİ SORULARA

AYETLERLE CEVAPLAR

 

1- Şehitlik, tüm dünya malından daha hayırlıdır.

2- Şehitlerin günahları af olacaktır.

3- Allah, müslümanların can ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.

4- Allah kullarını sabır ve savaşla denemektedir.

5- İslam’a hizmet edene yardım edeceğini vaat etmiştir.

6- Şehitlere ölüler denemez, bilakis diri olup cennet nimetleri ile sevinçlidirler.

7- Habibi Neccar, İslam’a az bir destek verdiği halde ebedi hayatı kazanmıştır.

8- Sihirbazlar; mucize karşısında secdeye kapanıp Firavunun çaprazlama kol ve bacaklarını kestirme ve idam kararına rağmen hiç korkmadan şehitliği tercih etmişlerdir.

9- Hz. Asiye Firavunun işkencesine rağmen kararlılıkla şahadeti tercih etmiştir.

10- Kehf ehli olarak bilinen birkaç genç Allah’a inanarak bütün ilahlık taslayanların baskılarına rağmen şirk koşmayı reddederek Allah’tan başkasına tapmayız yoksa saçma sapan iş yapmış oluruz diyerek bir mağaraya çekildiler.

11- 309 seneden sonra bir diriliş örneği olarak uyandılar.

12- Tedbirler içerisinde ihtiyaç için birini şehre gönderdiler fakat ortamın müsait olmadığını görünce Allah’a ulaşmayı tercih ettiler.

13- Musab bin Umeyr ve benzerleri şehit olmaya karar verip şehit oldular.

 

Not:

Unutmayalım ki

ovalar yağmurla,

müslümanlar da

şehit kanlarıyla

canlanırlar.