ALLAH’IN NİMETLENDİRDİĞİ KULLARINDAN OLAN
ŞEHİTLERİN ÖZELLİKLERİ
Al-i İmran 156-
Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan
kardeşleri için: “ Eğer bizim yanımızda olsalardı
ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi. " diyenler gibi olmayın.
Allah bunu, onların kalplerine bir hasret ( yarası ) olarak koydu. Allah,
diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
157- Eğer Allah
yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, ( sizin için
) onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. 158-
Andolsun ölseniz de, öldürülseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız.
Al-i İmran 195-
Rableri onlara şu karşılığı verdi: Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir
çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz.
Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet
edilenler, savaşanlar ve öldürülenler...
Onların günahlarını elbette örteceğim
ve Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan
cennetlere de koyacağım. En güzel mükâfat Allah katındadır.
Tevbe 111-
Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını,
kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda
çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat‘ ta da, İncil'de de
Kur'an‘ da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah’tan ziyade
ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı
size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.
Muhammed 4-
Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet
onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp
ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye
ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah
dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı.
Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek
içindir. Allah yolunda
öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
5- Allah onları doğru yola iletecek ve
durumlarını düzeltecektir. 6- Onları,
kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır. 7-
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım
ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.
Al-i İmran 139-
Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan
sizsinizdir. 140- Eğer size (Uhud
savaşında) bir yara değmişse, (Bedir harbinde) o topluma da benzeri bir yara
dokunmuştu. O günler ki, biz onları insanlar arasında döndürür dururuz. (Bu da)
Allah'ın sizden iman edenleri ayırt etmesi ve sizden şahitler edinmesi içindir.
Allah zalimleri sevmez. 141- Bir de bu,
Allah'ın iman edenleri tertemiz seçip, kâfirleri yok etmesi içindir.
142- Yoksa siz,
Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan
cennete girivereceğinizi mi sandınız?
Nisa 74-
O halde geçici dünya hayatını, ebedi ahiret hayatı
karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim
Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz
ona yarın pek büyük bir mükâfat vereceğiz.
Bakara 154-
Allah yolunda öldürülenlere “ ölüler " demeyin.
Hayır, onlar diridirler. Fakat siz
sezemezsiniz.
Al-i İmran 169-
Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma.
Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar.
170- Allah'ın lütfünden
verdiği nimetle sevinçlidirler.
Arkalarından kendilerine ulaşamayan kimselere de hiç bir korku olmayacağını ve
üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler. 171-
Onlar, Allah'ın nimetini, keremini ve Allah'ın, müminlerin ecrini zayi
etmeyeceğini müjdelerler. 172-
Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve
Peygamberi'nin davetine uydular. Hele onlardan iyilik edenlere ve
gereğince Allah'tan korkanlara büyük bir mükâfat vardır.
Maide 27-
Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyla oku. Hani her ikisi birer
kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti.
(Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine): " Seni öldüreceğim " demişti. Diğeri ise
şöyle demişti: Allah, yalnız kendisinden
korkanlardan kabul eder.
28- Allah'a yemin ederim ki, sen beni
öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak
değilim, ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan
korkarım. 29- Ben isterim ki
sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın!
Zalimlerin cezası budur. 30- Bunun
üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini,
kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü.
Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
Buruc 4-
(Eski devirlerde müminlere çeşitli eziyetler yapan ve)
Ashab-ı Uhdûd (diye adlanan kavim lânet edildiği gibi, Mekke müşrikleri de)
lânetlenmiştir. 5- İşkenceleri
(Uhdûd’un), alevli ateştendi. 6-
O vakit, (o zalim kâfirler) ateşin etrafında
oturmuştular; 7-
Ve müminlere yaptıklarına, (onları yakmalarına) şahid
bulunuyorlardı. 8-
Müminlere kızdıkları da, ancak Azîz, Hamîd olan
Allah’a iman etmeleri idi.
Yasin 16-
Peygamberler dediler ki: Rabbimiz biliyor ki biz
gerçekten size gönderilmiş elçileriz.
17- Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.
18- Onlar
dediler ki: Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten
vazgeçmezseniz, andolsun ki sizi hiç tınmadan taşlarız
ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azap
dokunur. 19- Peygamberler de
şöyle cevap verdiler: Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir.
Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)?
Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz. 20-
O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve " Ey kavmim!
Uyun o elçilere! 21- Uyun sizden hiçbir
ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.
22- Bana ne
oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na
götürüleceksiniz. 23-
Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim?
Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir
şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar. 24-
Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.
25- Şüphesiz ki
ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni. 26- (Sonra ona)
" haydi gir cennete! " denildi.
O da dedi ki: Ne olurdu kavmim bilseydi!
27-
Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından
kıldığını.
Taha 65-
Sihirbazlar: Ey Musa! Ya sen at yahut ilk atan biz olalım, dediler.
66- Musa dedi ki: Hayır, siz atın. Bir de ne
görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki
yürüyorlarmış gibi geldi. 67- Bu yüzden
Musa içinde bir korku hissetti. 68- Biz
dedik ki: Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galip geleceksin)
69- Sağ elindekini atıver, o, onların
yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü
ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz. 70-
Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, "Musa
ile Harun'un Rabbine iman ettik" dediler. 71-
Firavun: Ben size izin vermeden mi ona iman
ettiniz? O, muhakkak size sihir
öğreten büyüğünüzdür. Andolsun ki, ellerinizi ve
ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına
asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu
bileceksiniz, dedi. 72-
(İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi
yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak
bu dünya hayatına hükmedebilirsin. 73-
Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın
diye, Rabbimize iman ettik. Allah (sevapça senden) daha hayırlı ve (azap verme
bakımından da) daha devamlıdır.
Şuara 49-
Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha!
Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz:
Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim,
hepinizi çarmıha gerdireceğim!
50- Zararı yok
dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz.
51- Herhalde biz müminlerin evveli
olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret
buyuracağını ümit ederiz.
Tahrim 11-
Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti:
Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap,
beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar.
Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!
Kehf 9-
Yoksa sen Ashab-ı Kehf'i ve Rakim'i (isimlerinin yazılı bulunduğu taş kitabeyi)
şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? 10- O
gençler mağaraya sığınınca şöyle dediler: Rabbimiz!
Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu
hazırla. 11- Bunun üzerine biz de
kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk.
12- Sonra da iki gruptan hangisinin, onların
mağarada kaldıkları süreyi daha iyi hesapladığını anlamak için, onları tekrar
uyandırdık.
Kehf 13-
Biz sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız.
Hakikaten onlar, Rablerine iman eden birkaç genç idi.
Biz de onların hidayetlerini artırdık. 14-
(Oranın hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: Bizim Rabbimiz,
göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına
ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.
15- Şu bizim kavmimiz, Allah'tan başka ilâh
edindiler. Onların ilâh olduğuna dair açık bir delil getirselerdi ya! Allah'a
karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? 16-
(İçlerinden biri şöyle demişti:) Mademki siz,
onlardan ve Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya
sığının ki, Rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizi rast getirip
kolaylaştırsın.
Kehf 17- Ey
Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini,
batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın
geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın
mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka
ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek
bir dost bulamazsın. 18- Bir de
onları mağarada görseydin uyanık sanırdın.
Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de
girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer
onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı.
Kehf 19-
Onları bir mucize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye
kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi: Ne kadar durup
kaldınız? (Kimi) ” Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık " dediler. (Kimi
de) şöyle dediler: Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz
daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi,
bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan
size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve
sizi kimseye sezdirmesin. 20-
Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse
muhakkak sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman
siz dünyada da ahirette de asla kurtuluşa eremezsiniz.
Kehf 21-
Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak
olduğunu ve kıyamet gününden şüphe edilemeyeceğini
bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada
bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki: Üstlerine bir bina
(kilise) yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir. Sözlerinde üstün
gelen müminler: Üzerlerine muhakkak bir mescit yapacağız, dediler.
Kehf 22-
Ashab-ı Kehf'in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları: Onlar, üç kişidir,
dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Diğer bazıları da “ Onlar, beş kişidir,
altıncıları köpekleridir " diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında
tahmin yürütmektir. (kimileri de:) “ Onlar, yedi kişidir; sekizincisi
köpekleridir " derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onları
ancak pek azı bilir, Bu sebeple onlar
hakkında bu bildirilenler dışında bir münakaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç
kimseye de bir şey sorma!
Kehf 23-
Hiçbir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: Ben yarın
onu yapacağım deme 24-
Ancak Allah dilerse (yapacağım de) ve
unuttuğun vakit Allah'ı an ve umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana
eriştirir, de.
Kehf 25-
Onlar, mağaralarında üç yüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave
etmişlerdir. 26- De ki: Onların ne kadar
kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin
gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir!
Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi
ortak etmez.
Ahzab 23-
Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde
sadakat gösterdiler. Kimi adağını
ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahitlerini hiç
değiştirmediler.
ŞEHİTLİĞİN FAZİLETLERİ VE GERÇEKLEŞMESİ HAKKINDAKİ
SORULARA
AYETLERLE CEVAPLAR
1-
Şehitlik, tüm dünya malından daha hayırlıdır.
2-
Şehitlerin günahları af olacaktır.
3- Allah,
müslümanların can ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.
4- Allah
kullarını sabır ve savaşla denemektedir.
5- İslam’a
hizmet edene yardım edeceğini vaat etmiştir.
6-
Şehitlere ölüler denemez, bilakis diri olup cennet nimetleri ile sevinçlidirler.
7- Habibi
Neccar, İslam’a az bir destek verdiği halde ebedi hayatı kazanmıştır.
8-
Sihirbazlar; mucize karşısında secdeye kapanıp Firavunun çaprazlama kol ve
bacaklarını kestirme ve idam kararına rağmen hiç korkmadan şehitliği tercih
etmişlerdir.
9- Hz.
Asiye Firavunun işkencesine rağmen kararlılıkla şahadeti tercih etmiştir.
10- Kehf
ehli olarak bilinen birkaç genç Allah’a inanarak bütün ilahlık taslayanların
baskılarına rağmen şirk koşmayı reddederek Allah’tan başkasına tapmayız yoksa
saçma sapan iş yapmış oluruz diyerek bir mağaraya çekildiler.
11- 309
seneden sonra bir diriliş örneği olarak uyandılar.
12-
Tedbirler içerisinde ihtiyaç için birini şehre gönderdiler fakat ortamın müsait
olmadığını görünce Allah’a ulaşmayı tercih ettiler.
13- Musab
bin Umeyr ve benzerleri şehit olmaya karar verip şehit oldular.
Not:
Unutmayalım ki
ovalar
yağmurla,
müslümanlar da
şehit
kanlarıyla
canlanırlar.