TOPLUMLARI AYAKTA TUTAN DEĞERLER
A) Bu Değerler
Nelerdir?
Din, ahlak ve namus duygusu, adalet, mabetler,
devlet ve millet malı, aile, eğitim kurumları, fikir ve sanat özelliği taşıyan
eserler, öğrenci ve eğitimci, fedakârlık, özgürlük, eşitlik, insan haklarına
saygı, bilim adamlığı ve âlimlik, kitap ve kütüphane, askerlik, şehitlik ve
gazilik, sağlıkçı ve sağlık kurumları, anneye, babaya, yaşlıya saygı ve çocuğa
sevgi, çeşme, yol, köprü, işçinin gerçek hakkını savunan sendika, onur ve şeref
duygusu, hayırseverlik, çeşitli yardım dernekleri, nişanlılık, evlilik,
arkadaşlık, komşuluk, misafirlik, yöneticilik vs. birer değer özelliği taşırlar.
B) Bu Değerler Ne
Yaparlar?
Toplumların geçmişten geleceğe uzanan kültür
ırmakları ve dinamikleridir.
Toplumların adeta demiri, çimentosu ve tuğlasıdır.
Bir binaya ne kadar demir ve çimento lazımsa
toplumlara da bu değerler o kadar lazımdır.
Bu değerlere uzun zaman içerisinde önem verip
eğiterek, içselleştirerek çürümeyi ve çözülmeyi önlemeye çalışmalıdır. Çünkü
istikrar ve bütünleşme için bu bilinç şarttır.
Bu değerleri koruyanlar toplumda ün ve itibar
sahibi olurken bunları çiğneyenler ise daima gözden düşerler.
Güçlü türlerin ayakta kalması gibi bu değerleri
canlı tutan toplumlar huzurlu olarak yaşayabilirler.
Ama Emperyalist ve modernist bir akımla
asimilasyona uğrayanlar bunalımlardan kurtulamazlar.
Bir insana vitamin ne kadar lazımsa toplumlara da
bu değerler o kadar lazımdır.
Ayrıca bir otomobil fabrikasında mühendis,
teknisyen ve işçilerin işbirliği ne kadar gerekiyorsa toplumların tüm kurum ve
kuruluşlarında da aynı iş birliği gibi tasada, sevinçte birlikte olmalı,
yabancılaşmaya fırsat verilmemeli, halk ve aydın kaynaşmasını sürdürmeli, akıl,
can ve mal güvenliğini sağlamalı, artık bu ülkede yaşanmaz dedirtmemeli, aksine
bu ülke tam yaşanacak yer dedirtebilmelidir.
Toplumun çıkarı öne alınmalı, gençliğe büyük
idealler verilmeli, tarihi şuur ve heyecan uyandırmalı, bu nedenle yöneticiler
zulümden, âlimler amelsizlikten, zenginler de gurur ve kibirden uzak durmalıdır.
Onurlu ve itibarlı insanları lekelememelidir. Ama
zararlı ve lekeli insanları da üst yönetimlere geçirtmemelidir.
Yöneticiler eğitim ve ekonomide başarısızlıktan,
dinin ve ırkların aleyhinde konuşmaktan kaçınmalı zira Anadolu’da Türk, Kürt,
Çerkez, Gürcü, Laz, Zaza, Pomak, Boşnak ayrıca Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani,
Nasrani, Nesturi ve daha başkaları da yaşamaktadır.
Öyleyse tüm bunlara kol kanat geren, örnek ve
koruyucu şemsiye olacak öncülere ihtiyaç vardır.
Bunun için müslümanlar toplumsal çözülmeye sebep
olacak cehaletten, adaletsizlikten, haksızlıktan, kanaatsizlikten, insanları
dışlamaktan, katillik ve kan davalarından, rüşvetten, sömürüden, haset ve
kıskançlıktan, israf ve cimrilikten, yalan, iftira, gıybet ve fuhuştan, gasp ve
karaborsacılıktan, içki, kumar ve faizden aile, akraba, komşu ve arkadaş
dramından, ibadetsizlikten, ne idiğü belirsizlikten, mezhep ve etnik
çekişmelerden daha doğrusu İslam’a leke olacak
her türlü kötülükten ve çürütücü faktörlerden uzak durmalıdır.
Özellikle nerede ışık yoksa orayı karanlığın
kaplaması gibi tuzsuz deri ve peynirin kendi kurdunu kendisi üretmesi gibi
ekonomiden, eğitimden ve İslam’a saygıdan zayıf not alan toplumlarda çözülme var
demektir.
Bu çözülmeye karşı kimileri:
1- Demokratik, laik ve
millet olma süreci ile ayakta kalmak mümkündür.
2- Pragmatik (faydacı)
düşünenler milleti millet yapan faktörlerle değil Amerika gibi zenginlikle
bütünlük sağlanabilir.
3- Pozitivistler ise
metafiziği dışlayıp pozitif yani deneyci yaklaşımda toplanmakla bütünlük
sağlanabilir demektedirler.
C) Öyleyse Bu Değerler
İçin Ne Yapmalıdır?
Kur’an’a baktığımızda:
Ali İmran 110 -
Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten
vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız…
Bu ayetle iyiliği yayan, kötülüğü engelleyen
evrensel bir İslam kardeşliği ile ayakta kalacağımız anlaşılmaktadır.
Hâlbuki Fransız Devrimi ile gelen zehirli
milliyetçi akımlar Osmanlıyı kısa zamanda darmadağın etmiştir. Artık biraz daha
erimemek ve ayakta kalabilmek için bu tür fitnelerden Allah’a sığınılmalıdır.
Rad 11 - …
Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez…
Bu ayetle anlaşılıyor ki iyi hali sürdürdüğümüz
müddetçe inşallah Allah nimetini lütfedecek ve ayakta kalacağız. Ama iyi hal
bozuldukça nimetini alacak ve çözülme Allah korusun kaçınılmaz olacaktır.
Çünkü toplumlar parasızlıktan değil ahlaksızlık ve
adaletsizlikten çökmüşlerdir.