İLAHİ
YARDIM ÖRNEKLERİ
Müminun 26-
Nuh: Rabbim! dedi, beni yalana çıkarmalarına karşı bana yardım et!
27- Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim
nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır
kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce
kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş
olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!
28- Sen, yanındakilerle
beraber gemiye yerleştiğinde "Bizi zalimler
topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de.
29- Ve de ki:
Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen, konuklatanların en hayırlısısın.
30- Şüphesiz bunda sizin için birtakım
ibretler vardır. Çünkü biz, kullarımızı böyle denemişizdir.
Enbiya 68-
Onlar: Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin, dediler.
69- Biz: Ey
ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol, dedik.
70- Ona düzen kurmak istediler fakat biz
kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık. 71-
Onu da, Lut'u da, âlemler için bereketli ve kutsal kıldığımız yere ulaştırıp
kurtardık.
Saffat 100-
Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et! 101-
Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.
102- Oğlu, yanında koşacak çağa gelince
"Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum.
Artık bak, ne düşünürsün? dedi. Çocuk da
"Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın,
dedi. 103-
Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu
şakağı üzerine yatırdı. 104-
Biz de ona şöyle seslendik: Ey İbrahim! 105-
Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki biz iyilik yapanları böyle
mükâfatlandırırız. 106- Şüphesiz ki bu
apaçık bir imtihandı (dedik) 107-
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
108- Kendisine sonradan gelenler
içinde iyi bir nam bıraktık. 109-
Selam olsun İbrahim'e... 110-
İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
Enbiya 83-
Eyyûb da "Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), sen merhametlilerin en
merhametlisisin" diye Rabbine nida etti. 84-
Biz de onun duasını kabul ettik de başına gelenleri
kaldırdık. Katımızdan bir rahmet ve
kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle
bir mislini daha verdik.
Sad 41-
Kulumuz Eyyub'u da an. Bir zaman o, Rabbine şöyle nida etmişti: Meşakkat ve acı
ile bana şeytan dokundu. 42-
(Biz ona) "Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve
içilecek soğuk bir su" dedik. 43-
Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini
daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki akıl sahipleri için
bir ibret olsun. 44- (Bir de dedik ki):
Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme. Doğrusu
biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir.
Taha 77-
Gerçekten Musa'ya şöyle vahyettik: Kullarımla geceleyin yürü (Mısır'dan çık) de
(asanı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç,
(artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de
etmezsin. 78- Firavun ordularıyla hemen
onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi
79- Böylece Firavun kavmini yanlış yola
sürükledi ve doğru yola götürmedi. 80-
Ey İsrail oğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık
ve Tur dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve
bıldırcın indirdik. 81- Size verdiğimiz
rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize
gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse muhakkak o mahvolur.
Şuara 60-
Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki onların ardına düştüler.
61- İki topluluk birbirini görünce
Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler.
62- Musa:
Hayır, asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir.
63- Bunun
üzerine Musa'ya "Vur asan ile denize" diye vahyettik, vurunca bir infilak etti,
her bölük koca bir dağ gibi oluverdi, 64-
Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik. 65-
Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık,
66- Sonra da
ötekileri suda boğduk. 67-
Şüphesiz bunda bir ayet (ibret) vardır ama çokları iman etmiş değillerdir.
68- Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip
ve engin merhamet sahibidir.
Bakara 249-
Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: Allah sizi mutlaka bir nehirle
imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir.
Kim de onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan
başka (bu kadarına ruhsat vardır). Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de
varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri
geçtiklerinde "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok"
dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler:
Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok
topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir.
250- Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına
çıktıkları zaman da şöyle dediler: Ey Rabbimiz!
Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı
bize yardım et! 251- Derken,
Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü ve Allah,
kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden
de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü
mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf
sahibidir.
Sad 35-
Süleyman: Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki ardımdan hiç
kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin, dedi.
36- Bunun üzerine
biz rüzgârı onun emrine verdik.
Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı.
Kalem 48-
Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida
etmişti. 49-
Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı,
elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
50- Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.
Saffat 140-
Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı. 141-
(Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu.
142- Derken
(denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu.
(Kendi nefsini) kınıyordu.
143-144-
Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden
dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
145- Biz onu hasta bir halde bir alana
çıkardık. 146- Üzerine kabak cinsinden bir
ağaç bitirdik.
Yunus 98-
Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı?
Ancak Yunus'un kavmi iman ettikleri vakit,
dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden
kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk.
Saffat 148-
O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana
kadar yaşattık.
Yusuf 24-
Kadın, gerçekten ona niyetlenmiş ve o da kadına niyetlenmişti.
Eğer Yusuf, Rabbinin burhanını (İlâhî ihtarı) görmemiş
olsaydı olacak olan olurdu. İşte
biz, ondan fenalığı ve fuhşu gidermek için böyle yaparız.
Çünkü o, bizim ihlâslı kullarımızdandır.
Yusuf 96-
Fakat ne zaman ki gerçekten müjdeci geldi, gömleği
Yakup’un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı.
"Ben size demedim mi, ben Allah’tan sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.
Al-i İmran 36-
Onu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu bilip dururken şöyle dedi:
Rabbim, onu kız doğurdum, erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu
ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.
37- Bunun
üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve
onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriya’nın himayesine verdi.
Zekeriya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse
onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. "Meryem!
Bu sana nereden geldi?" deyince, o da: Bu,
Allah katındandır, derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık
verir. 38-
Orada Zekeriya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ver.
Şüphesiz sen, duayı hakkıyla işitensin, dedi. 39-
Zekeriyya mabette namaz kılarken melekler ona "Allah sana, Allah’tan bir
kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak
Yahya'yı müjdeler" diye ünlediler. 40-
Zekeriya: Ey Rabbim, benim nasıl oğlum olabilir?
Bana ihtiyarlık gelip çattı, karım ise kısırdır, dedi.
Allah: Öyledir fakat Allah dilediğini yapar,
buyurdu.
FİL ORDUSUMA KARŞI
KABEYE YARDIM
Fil 3-
Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.
4- Onlara
çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı.
BEDİRDE
Al-i İmran 13-
Hiç şüphesiz karşı karşıya gelen iki toplulukta size bir ayet, bir işaret ve
ibret vardır. Onlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü de kâfirdi ve
karşılarındakini göz kararıyla kendilerinin iki katı
görüyorlardı. Allah da gönderdiği yardımla dilediğini destekliyordu.
Gören gözleri olanlar için elbette bunda apaçık bir ibret vardır.
Al-i İmran 123-
Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir'de yardım etmişti.
Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız. 124-
O zaman sen müminlere "Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım
etmesi size yetmez mi?" diyordun. 125-
Evet, sabreder ve (Allah'tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler,
Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım
eder. 126-
Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz
bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız daima galip ve hikmet
sahibi olan Allah katındandır. 127- (Allah
bu yardımı) inkâr edenlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de umutsuz
olarak dönüp gitsinler (diye yaptı).
Al-i İmran 160-
Allah size yardım ederse
sizi yenecek yoktur.
Eğer sizi yardımsız bırakırsa artık ondan sonra size kim yardım edebilir?
Müminler ancak Allah'a güvenip dayansınlar.
Enfal 9- O
vakit siz Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da
"Ben işte ardarda bin melekle size yardım ediyorum" diye duanızı kabul
buyurmuştu.
10- Bunu da Allah size sırf bir müjde olsun
ve bununla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı.
Yoksa zafer ancak Allah katındandır. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet
sahibidir. 11- O sırada size, yine
katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku
sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek,
yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için
gökten üzerinize yağmur indiriyordu.
12- İşte o anda Rabbin meleklere şöyle
vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine
korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına
vurun. 13- Çünkü onlar Allah'a ve
Resulüne karşı geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse bilsin ki
Allah'ın azabı çok çetindir.
Enfal 17-
Sonra onları siz öldürmediniz,
lâkin Allah öldürdü.
Attığın zaman da sen atmadın,
lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel
bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.
18- Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurduğu
tuzağı işte böyle boşa çıkarır.
Enfal 43-
Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onları
az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları
kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa
düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi
uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde
yatanı da bilir.
UHUDDA
Al-i İmran 121-
Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için
ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.
122- O zaman içinizden
iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi.
İnananlar, yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
HENDEKDE
Ahzab 9- Ey
iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de
üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz
ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.
10- O zaman onlar, hem üstünüzden
gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan ve o vakit
gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı.
Siz Allah'a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.
11- İşte burada müminler imtihan edilmiş ve
şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı. 12-
O vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü bize
bir aldanıştan başka bir vaat yapmamış, diyorlardı.
Ahzab 25-
Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyla defetti. Bu şekilde
Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.
26- Hem de kitap ehlinden
onlara yardım edenleri kalplerine korku düşürerek
kalelerinden indirdi, siz onların bir kısmını katlediyordunuz, bir
kısmını da esir alıyordunuz. 27- (Allah)
onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size miras kıldı. Bir de henüz ayak
basmadığınız bir yeri (size miras kıldı). Allah, her şeye kadirdir.
HİCRET ESNASINDA SEVR
DAĞINDA
Tevbe 40-
Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o
kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi
de mağarada bulundukları sırada arkadaşına "Üzülme,
çünkü Allah bizimledir." diyordu.
Allah onun kalbine sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla
desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın
kelimesidir ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
HÜNEYNDE
Tevbe 25-
İnkâr kabul etmez bir durumdur ki Allah size birçok yerde yardım etti. Özellikle
Huneyn Günü ki o gün kendi çokluğunuz size güven vermişti de o gün size onun bir
faydası olmamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti. Sonra
da bozguna uğrayarak gerisin geri dönüp kaçmaya başlamıştınız.
26- Sonra
Allah, Resulünün üzerine ve müminlerin üzerine sekinetini (kalplere huzur veren
rahmetini) indirdi ve gözle görmediğiniz ordular indirdi de
kendisini tanımayan kâfirleri azaba uğrattı ve o
kâfirlerin cezası işte budur. 27-
Sonra bütün bu olup bitenlerin arkasından Allah, dilediğine tövbe nasip eder.
Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
TEBÜKTE
Tevbe 48-
Şurası kesindir ki bunlar daha önce de fitne
çıkarmak istediler ve sana türlü işler çevirdiler.
Nihayet hak yerini buldu ve Allah'ın emri onların
zoruna gitmesine rağmen açığa çıktı.