İSLAM’A İNSAN KAZANDIRAN PEYGAMBERİ YÖNTEMLER
1)
Peygamberimizin ahlakı vahyi olduğundan üstün ve
istikrarlı olup diğer insanlar gibi bilgi ve
tecrübe süreci gerektirmiyordu. Ayrıca
peygamberiz de “ Beni Rabbim terbiye etti, ne
güzel terbiye etti.” buyuruyor.
2)
Öncelikle maddeten ve manen baş, söz, diş ve
elbise temizliğine, yani estetiğe çok dikkat
ederek itici bir görüntüye girmezdi.
3)
Telafisi zor bir hataya düşmemek için sosyal
hayatta danışmadan önemli işleri yapmazdı.
4)
Kimseyi rencide etmez, kimsenin sırlarını
öğrenmeye çalışmaz ve yeterinden fazla
konuşmazdı.
5)
El ve dili ile kimseyi incitmezdi, eminlikle ün
yaptı ve çevresine karşı tebessümü eksik
olmazdı.
6)
Acaba dedirttirecek veya şüphe oluşturacak
şaibeli işlerden uzak dururdu.
7)
Kasten borcunu geciktiren ve alacaklısını
kapısını kadar getirten insanlardan hoşlanmazdı.
8)
Mescit ve cami inşaatlarında işçilik yapanlara
yardım eder, sevabına ortak olmak istiyorum
buyururdu.
9)
İnsanlara İslam’ ı kolaylaştırınız, sevdiriniz
ve zorlaştırmayınız buyururdu. Bununla birlikte
eğitim ve öğretime öncelik verir, gerekenle tek
tek ilgilenirdi, her ilgilendiği kişi de önemli
işler başarmıştır.
10)
Kendisine karşı özür dilemesi gereken biri olsa
bile ona özür diletmez, affeder ve varsa bir
ihtiyacı onu da giderirdi.
11)
Zühd ve takva sahibi (kalbine aşırı dünya
sevgisini sokmayan, günahlardan gizli ve açık
olarak sakınan) kimseyi sever ve hiç unutmazdı,
böyle insanlara zaman zaman selam gönderirdi.
12)
Camiyi kirleteni görse bile azarlamaz, affederek
kalbini fetheder ve onu İslam’ a kazandırırdı.
13)
Ezanla alay edeni dahi zamanla müezzin olarak
almış, hem o kimsenin şahsının hem de neslinin
hidayetine sebep olmuştur.
14)
Şahsı için olan bir kusuru affeder ama İslam
için düşmanlık yapanı zamanın ve olayların
akışına bırakırdı.
15)
Birisinden intikam almaya kalkanları: “
Kınanarak ve nefret uyandırarak anılmayı ister
misiniz? “ diyerek engellerdi.
16)
Peygamberliğinden önce de can, mal ve namus
gaspçılarına karşı kurtarıcı olarak kurulan
Hılful Fudul’ da gönüllü olarak çalışmıştır. Bu
davranışı örnek alınarak bugün de yardım
derneklerinde yer almada fayda vardır.
17)
Salim bir kalple kimseyi aldatmayanı, kimseye
haset etmeyeni, özellikle diline ve şehvetine
hâkim olana kefil olacağını müjdelemiştir.
18)
Bir kimseyi Allah için seviyorsanız, ona Allah
için sevdiğinizi söyleyin ki o da sizi sevsin
buyurmuştur.
19)
Bir gün Hz. Ali mescitte yer bulamayınca hemen
Hz. Ebubekir ile kendisi arasına alarak ve Hz.
Ali ve Hz. Ebubekir’ e dönerek büyüklerin
kadrini ancak büyükler bilir buyurmuştur.
20)
Küskünleri el ele tutarak barıştırır ve
sürtüşmeyi yasaklardı.
21)
En tehlikeli münafıkların bile canlarını
incitmez fakat zamanla nüfuzlarını ve
etkinliklerini engellerdi.
22)
Müslümanları bozgunculuk çıkararak bölenlerin
azaba uğrayacaklarını hatırlatırdı.
23)
Haksızlıkla biri diğerini infaz eder ve ardından
da kendisinin haklı olduğunu savunan kişiye
peygamberimiz dönerek sitemle: “ Samimi mi,
yalan mı diye kalbini yarıp baksaydın ya! “
diyerek üzüntüsünü belirtirdi.
24)
Uzaktan bir mücahit gelince yerde oturuyor olsa
da kalkarak alnından öper, ona sevgi, şefkat ve
merhametle yaklaşır ve dua ederdi.
25)
Herhangi bir toplulukta iyi ve yararlı olarak ne
konuşuluyorsa onlara eşlik eder fakat sorulmadan
ve istenmeden her hangi bir konuda konuşma
yapmak için ısrar etmezdi.
26)
Soru soran gitmedikçe kendisi onu bırakıp
gitmezdi, o anda vakti geçirmemek şartı ile
namazı bile sorulan soruları cevapladıktan sonra
kıldırırdı.
27)
İhtiyaç sahibi olup yardım isteyen hiçbir
kimseyi boş çevirmezdi, gerekirse borç alıp
verirdi. Zira çok cömertti.
28)
Yolcuların veya savaşçıların çok olduğu yollarda
zarar gelebilecek yavrulu köpeğe dahi zarar
gelmemesi için gerekli yerlere nöbetçi koyardı.
29)
Hain veya düşmanları dahi olsa kıtlıkla, afetle
veya açlıkla karşılaşınca ve kendisinden yardım
isteğinde bulunduklarında, hemen onlara gerekli
insani yardımı gönderirdi.
30)
En çok kaba ve katılıkla dinden soğutan ve
uzaklaştıranlara kızardı.
31)
Aynı aileden hem baba hem oğlu ikram ve yardım
etmeyi sever ve sürdürürse o ailenin tabiatında
cömertliğin olduğunu söyler ve o aileyi takdir
ederdi.
32)
İman etmelerinden önce aşırı düşmanlık
gösterenleri dahi iman edince kutlamış, onlara
sizi hidayete erdiren Allah’ a hamd olsun, zaten
siz İslam’ dan uzak kalamazdınız, çünkü akıllı
ve saygın bir insansınız buyururdu.
33)
İman etmese bile güzel meziyetli ve kişilikli
olan insanları dahi takdir eder, ziyarette
bulunur ve iyilik yapardı. Örneğin ağır hasta
olan bir Yahudi çocuğun ziyaretine dahi giderek
dünyadan imanlı olarak gitmesine sebep olmuştur.
34)
Her insana ilgi gösterir ve eşit davranırdı,
eğer kız ve erkek çocukları arasında birini
tutsaydım kız çocuklarını tercih ederdim
buyurarak müşriklerdeki erkeği üstün tutan
zihniyeti reddetmiştir.
35)
Fiziken temiz görünümlü ve bakımlı birine tebliğ
ederken Allah seni güzel yaratmış, sen de
ahlakını güzelleştirsen daha iyi olur
ifadeleriyle kalbini kazanarak hidayetine sebep
olurdu.
36)
Irk, renk, boy vs. bakımından dolayı kompleks
duyanlara bile önem vererek tebliğ eder,
esirlere bile değer vererek ikram eder ve onlara
işkence yaptırmazdı.
37)
Barışta ve savaşta kiliselerde, havralarda fitne
yapmadan ibadet yapanlara, kadınlara, çocuklara,
ihtiyarlara ve hayvanlara dahi zarar verilmesine
müsaade etmezdi.
38)
Barışın İslam’ ın lehine olmasından barış ve
diğer iyiliklerin devamı için ya hayır
söylenmesini ya da susulmasını emretmiştir.
39)
“ Ölen bir kişi hakkında konuşmayın, onlara
konuşmalarınız ulaşmaz ve zarar da vermez; fakat
onların yakınlarının üzülmesine ve kırılmasına
sebep olur. “ buyurmuştur. Örneğin İkrime iman
ettikten sonra İslam’ ın baş düşmanı olarak ölen
babası Ebu Cehil’ in aleyhinde bile
konuşulmasını yasaklamıştır. Bu uyarı özellikle
günümüzde de tebliğe engel olunmaması için kim
olursa olsun tüm liderlere ve ünlü kişilere
karşı yaklaşımda üzerinde önemle düşünülmesi ve
devam ettirilmesi gereken bir noktadır.
40)
Peygamberimiz Mekke kıble tayin edilince
içerisinde birçok putlar olmasına rağmen Kâbe’
ye dönerek namaz kıldı, Mekke fethedilinceye
kadar hiç putlarla alay etmedi ve onlara zarar
verici bir şekilde yaklaşmadı fakat putlara
değil de yalnız Allah’ a kulluk yapılmasını
istedi.
41)
Mekke fethine giderken dahi düşmanlarını tehdit
edici, onları korkutucu tarzdaki açık açık
konuşmalara izin vermedi, konuşanı da görevden
aldı ki amacı düşmanı kışkırtmak değil
kalplerini fethederek İslam’ la
şereflendirmekti.
42)
Hz. Yusuf’ un kardeşlerini suçlamadığı gibi Hz.
Peygamberimiz de Mekke’ yi fethedince Kureyş
topluluğunu geçmişi ile suçlamadı, onları
affederek hayır duasında bulundu.
43)
İman etmeyen, üstelik kötülük yapanlara karşı
beddua et denildiğinde: “ Marifet cehenneme
insan göndermek değil bilakis cennete adam
kazandırmaktır. “ diyerek onların hidayeti için
çalışır ve dua ederdi.
44)
Peygamber şunu da söyleseydi veya şu hareketi de
yapsaydı diye söyleyebileceğimiz hiçbir şey
bırakmamıştır.
45)
Peygamberimiz bir yanda Hz. Bilal, Hz. Habbab ve
Hz. Ammar’a tek tek tebliğ yaparak ve özel
olarak ilgilenerek kopmaz dostluklar
oluştururken diğer yanda devlet başkanlarına da
tebliğ için elçiler göndererek bir yandan
tabandan, diğer yandan tavandan tebliğ görevini
son nefesine kadar sürdürmüştür.
46)
Peygamberimizin sosyal yönüne bir kez daha
bakarsak;
a)
Bayram ve iftarları toplu olarak yapardı.
b)
Hediyeleşmeyi tavsiye ederdi.
c)
Kendine taş atanlara bile hayır duasında
bulunurdu.
d)
Çevresinde hasta, borçlu ve cenazesi olan varsa
yardımcı olurdu.
e)
Ulaşabildiği herkese iyilik yaparak kalpleri
kazanırdı.
f)
Her fırsatta dini kolaylaştırın zorlaştırmayın,
müjdeleyin nefret ettirmeyin derdi.
g)
Küçük veya büyük kendisini kim çağırırsa buyurun
derdi,
h)
Kötü insana bile tebliğ için iltifat ederdi.
ı)
Özellikle çocuklara çok sevgi gösterirdi, elinde
meyve varsa en küçüğüne verirdi.
i)
El altında çalıştırılanlara merhametli
olunmasını tavsiye ederdi,
j)
Tatlı sözlü ve güler yüzlü olup söz ve
hareketleri hiç çelişmezdi.
k)
Çarşı pazar dolaşır, hal hatır sorardı, işi
düşene yardımcı olurdu.
l)
Hiç yalan söylemez, bir söz vermişse kesinlikle
yerine getirirdi.
m)
Misafirlerini çok iyi karşılar ve iyi
karşılanmasını da tavsiye ederdi.
n)
Ev işlerinde ve eve erzak taşınmasında yardımcı
olurdu.
o)
Hiçbir yemek ayrımı yapmaz ve yemeği
eleştirmezdi.
Not:
İslam’a insan kazandıran bu peygamberi yöntemler
tüm İslam ülkelerinde bilinmesi ve yaygınlaşması
için; her hac dönemi veya gerekli gördükleri
zamanlarda mutlaka yıllık kültürel etkinlikler
yapılmalıdır.
Bu toplantılarda;
1)
Hz. Peygamberimiz ve Kur’an aleyhinde olanlara
tehdit değil de ikna edici bir tebliğin
yapılmasının gerekliliği,
2)
Günümüzde İslam ülkelerindeki işgal güçlerine
karşı müslümanların verdikleri savunma
taktikleri İslam’ ın tebliğ metodu ile birbirine
karıştırılmamalıdır. Hizmet etmek için kirlenmiş
intibaları temizlemek için öncelikle bu
karmaşadan kurtulmalıdırlar. Ayrıca İslam
ülkelerindeki bazı liderlerin, yazarların ve
militanların yersiz ve sivri çıkışlarının İslam’
a zarar verdiği ve vereceğinin de örneklerle
anlatılmasının gerekliliği,
3)
Kimse kimsenin cezasını çekemeyeceğinden Mısır,
Suriye, Irak, Yemen, Afganistan ve diğer İslam
ülkelerinde turistlerin veya yabancıların haksız
yere öldürülmelerinin yanlış olduğu ama haklı
davalarının ise ilmi ve hukuki yönden onur ve
kararlılıkla savunmalarının gerekli olduğu,
4)
Öncelikle diyalog, ikna metodu ve eğitim ve
öğretim yolu varken İslam adına silahlı eylem
yapanların tarafsızları da öfkelendirerek
tarihin çöplüğüne gömüldükleri ve gömülecekleri
dile getirilerek anlatılmasının gerekliliği,
5)
Sessiz bir gidiş varken fitnenin
uyandırılmasıyla veya reflekslerinin ateşlenmesi
ile;
a)
Bâtılın daha çok bâtıla sarılarak öfke ile hakka
saldırmasına,
b)
İslam’ ı araştıracaksa da araştırmaz olmasına,
c)
Bu nedenle de sağlıklı bilgilere ulaşmasına
engel olunacağı bilinmeli,
6)
İslam’ a karşı lider veya kurumlara lanet
okumanın, kuklalarını ve bayraklarını yakmanın
marifet olmadığı, asıl marifetin onlar
kazanılamasa da onların neslini düşman etmemek
için intibalarının değiştirilmesinin
gerekliliği,
7)
O gün Hudeybiye barışı ile bugünde tarihin
birikimi ile elde edilen ve daima İslam’ ın
lehine olan barış ortamının ve saygın bir
kişiliğin günümüzde de sürdürülmesi için çok
hassas olunmasının gerektiği,
8)
İslam için vahyin ışığında, öncelikle iyilik ve
hizmetlerle kalplerde taht kurulması gerekirken
birkaç kendini bilmez veya meczup yüzünden
terörist damgası yiyerek hiçbir zaman İslam’ ı
sevdiremeyeceğimiz ve üstelik de zarar
vereceğimizin bildirileri yayınlanmalıdır.
9)
Unutulmamalı ki Hz. Peygamberimiz;
a)
Tebliğ yapmadan, tehdit edilmeden, istila
tehlikesi ile karşılaşmadan veya fitne olmadıkça
İslam adına çarpışmamıştır,
b)
İslam’ ı yok etmek için gelen düşmana karşı Bedir’ de, Uhud’
da, Hendek’ te vs. savunma amacıyla çarpışmak
zorunda kalmıştır,
c)
Mekke savaşında ise Mekke’ yi fethetmeden önce
gönülleri sonra Mekke’ yi büyük oranda kansız
olarak fethederek barışı sağlamıştır, bizim de
günümüzde öncelikli tercihimiz bu olmalıdır.
10)
Yukarıdaki alternatiflere göre günümüzde vatanı
işgal edilen, evi yıkılan, katliama uğrayan
insanların karşı savunma girişimlerini yani
kurtuluş savaşlarını teröristlikle suçlarken
içinde bulunduğumuz duruma göre değil de onların
içinde bulunulduğu psikolojik duruma göre
değerlendirmek, çare aramak ve yol göstermek
daha insaflı ve mantıklı olacaktır.
Dikkat edersek ısırılan bir kedi bile ısıran
köpeğe saldırıyor da mağdur insan saldırmaz mı?
Diye düşünmeli ve
insanca çözüm yolu aranmalıdır.
Sonuç olarak;
güçlü olan haklıdır mantığı ile ve gerçekten
İslam’ ı temsil edemeyen mevcut müslümanlara
yukarıdan bakan Batı zihniyeti karşısında
müslümanın varlığı da hareketleri de potansiyel
bir suç sayılmakta, Batının ise her hareketi
meşru müdafaa sayılırken müslümanların nefsi
müdafaaları bile hassas dünya siyasetini ve
ekonomik dengeleri sarsmaktadır. Bu nedenle
evrensel bir saygınlık için müslümanlar ahlaki,
kültürel ve teknik gelişmeye, siyasal ve
ekonomik kalkınmaya ve hassas bir diyaloga
öncelik vermelidirler.