KONUYU OKU
29. İNSANIN PSİKOLOJİK YAPISI
Sıradan İnsanın Psikolojik Yapısı

İNSANIN PSİKOLOJİK YAPISI

 

A) SIRADAN BİR İNSANIN PSİKOLOJİK YAPISI

     

1) İnsan 1 / 577 - Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir süre geçti ki o vakit insan anılır bir şey değildi 2) Çünkü biz insanı karışık bir nütfeden yarattık, onu deneyeceğiz, bunun için onu işitir ve görür kıldık.

 

Evren yaratıldıktan sonra hiç isminden bahsedilmeyen insan;

      a) Uzun bir zaman sonra yaratıldı,

      b) Denenmek için de ona işitme ve görme duyusu verildi. 

 

2) Nahl 78 / 274 - Siz hiçbir şey bilmezken Allah sizi analarınızın karnından çıkardı ve size kulaklar, gözler, kalpler verdi ki (iman edip) şükredesiniz.

 

İnsan;

      a) Hiçbir şey bilmeyerek doğumla dünyaya getirilir,

      b) İman edip şükretmesi için de kulaklar, gözler ve kalpler verilmiştir.

 

3) İnsan 3 / 577 - Biz ona doğru yolu gösterdik, ister şükredici olsun ister nankör.

 

Allah;

      a) İnsana doğru yolu göstermiş,

      b) İman edip etmeme, nimete şükretme veya nankörlük yapma konusunda da özgür bırakmıştır.

 

Not:  İnsana şükretme ve nankörlük yapma yeteneği verilmiş olup iyiliğe yönlendirilirse iyilik yönü, kötülüğe yönlendirilirse kötülük yönü ağır basar.

 

4) İbrahim 34 / 259 - O, istediğiniz her şeyden verdi, Allah’ ın nimetini sayacak olsanız sayıp bitiremezsiniz. Doğrusu insan çok zalim ve nankördür.

 

Allah;

      a) Kullarının istediği her şeyden verdi,

      b) Nimetlerini saymaya kalksalar dahi sayamazlar.

      c) Genellikle insan doğası bütün bu nimetlere karşı hala hamd etmeyerek zalim ve nankörlük yapabilir.

 

5) Enbiya 37 / 324 - İnsan da aceleci bir tabiatla yaratıldı...

 

6) Nisa 28 / 82 - ... İnsan sabır ve tahammül bakımından zayıf yaratılmıştır.

 

İnsanın doğasında;

      a) Zalimlik, nankörlük, acelecilik, sabır ve tahammül bakımından zayıflık birlikte yaratılmıştır.

      b) Bu özelliklerin olumlu hale dönüştürülmesi için de Allah akıl vermiş, peygamber ve kitap göndermiştir.

 

7) Mearic 19 / 568 - Doğrusu insan pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır 20) Kendisine kötülük dokundu mu feryadı basan 21) İyilik dokunduğunda ise cimri kesilendir 22) Ancak namaz kılanlar böyle değildir.

 

İnsan pek hırslı ve aceleci yaratılmıştır.

      a) Bir musibet esnasında feryat eder,

      b) Bir mal veya imkân sahibi olunca da cimrilik yapar.

      c) Bu doğal özellikleri ancak doğru kılınan bilinçli bir namazla belli bir zaman sürecinde olgunlaşarak temizleyebilir.

8) Kehf 54 / 299 - ... İnsan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.

 

      İnsanın çok tartışmacı bir varlık olduğuna işaret edilmektedir. Bu nedenle sosyal hayatta insanın bu özelliğini bilerek iletişimi devam ettirmek için gereksiz tartışmalara girmemelidir. 

 

9) İsra 67 / 288 - Denizde başınıza bir sıkıntı geldiğinde Allah’ tan başka taptıklarınız (veya yalvardıklarınız aklınızdan) kaybolup gider ama sizi salimen karaya çıkardığında yine ondan yüz çevirirsiniz, insan çok nankördür 68) Allah’ ın sizi kara tarafından yere geçirmesinden yahut başınıza taş yağdıran bir kasırga göndermesinden emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız.

 

İnsan;

      a) Bir deniz yolculuğunda batma tehlikesi anında Allah’ tan başka yardım umulan her şey unutur,

      b) Ama insan kara parçasını emin zannederek denizden dışarı çıkınca yine eski kötü alışkanlıklarına devam eder.

      c) Hâlbuki insan;

                  a) Yerin dibine geçirilmesinden veya başına taş yağdıran bir kasırga gelmesinden emin değildir,

                  b) Çünkü denizdeki batma tehlikesi gibi karada da çökme tehlikesi vardır.

                  c) Denizde de, karada da bu bilinçle hareket etmelidir.

                  d) Bu musibetler başa gelirse Allah’ tan başka bir koruyucu olmadığını da bilmelidir.

 

10) Zümer 49 / 463 - İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır sonra ona tarafımızdan bir nimet verildiği vakit: Bu bana bir ilim sayesinde verildi, der. Hayır, o bir imtihandır fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.

 

İnsanlardan bazıları;

      a) Bir zarar dokunduğunda yalvarır,

      b) Sonra nimet verilince de ilmim sayesinde verildi der,

      c) Fakat o verilenin bir imtihan için verildiğini de bilemez. 

 

11) Fussilet 51 / 481 - İnsana nimet verdiğimiz zaman (şükürden) yüz çevirir. Kibir ve gurura kapılır ama ona bir kötülük dokundu mu bol bol dua edicidir.

 

Yine insanlardan bazıları;

      a) Nimet verildiği zaman şükürden yüz çevirir, kibir ve gurura kapılır,

      b) Fakat bir musibet dokununca da bol bol yalvarır.

 

12) Fussilet 49 / 481 - (İnkârcı) insan hayır (mal, evlat, zenginlik ve sıhhat) istemekten usanmaz, kendisine bir darlık dokunursa hemen ümidini keser ye’ se düşer. 50) Eğer ona dokunan bir sıkıntıdan sonra tarafımızdan kendisine bir rahmet tattırırsak mutlaka şöyle der:    Bu benim hakkımdır, kıyametin kopacağını da zannetmiyorum (eğer müslümanların dediği gibi) Rabbime döndürülecek olsam muhakkak benim için onun katında iyi halden en güzeli cennet var fakat biz o kâfir olanlara ne yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara muhakkak şiddetli bir azap tattıracağız.

 

Genellikle inkârcı insanlar;

      a) Mal, evlat, zenginlik, sağlıklı ve uzun bir ömür istemekten usanmazlar,

      b) Ama bir sıkıntı dokunursa da karamsarlığa girerler.

      c) Bunun ardından bir nimet verilirse;

                  a) Bu benim hakkımdır derler,

                  b) Kıyameti inkâr ederler,

                  c) Velev ki kıyamet olsa da bana cennet var diyerek hep imtiyazlı olmayı isterler. 

 

13) Hac 11 / 332 - İnsanlardan kimi de Allah’ a dininin bir ucundan ibadet eder.          Eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona razı olur ve kararlaşır ve eğer bir bela isabet ederse yüzüstü döner (dinden çıkar), dünya ve ahireti perişan olur, işte bu aldanış apaçık bir ziyandır.

 

Bazı insanlar;

      a) Dinin bir ucundan tutunarak ibadet ederler, 

      b) Fayda görürse yoluna devam eder,

      c) Fakat bir musibet görürse bahanelerle yüz çevirip dinden uzaklaşır, böylece;

                  a) Hem dünyasını,

                  b) Hem de ahiretini perişan eder.

 

14) Al- i İmran 14 / 50 - Nefsanî arzulara (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara, ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı, bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir, hâlbuki varılacak güzel yer Allah’ ın katındadır.

 

İnsanlara;

      a) Kadınlar,

      b) Oğullar,

      c) Altın ve gümüşler,

      d) Taşıyıcı ve süt veren hayvanlar (taşıtlar),

      e) Ekinlere, bahçelere karşı ilgi ve düşkünlük sınav gereği çekici kılındı.

      f) Fakat iman ederek aklını kullananlar;

                  a) Güzel sonucun Allah’ ın katında olduğu bilirler,

                  b) Bunların geçici olduğunu görüp putlaştırmadan değeri kadar kıymet verirler.

 

15) Adiyat 8 / 599 - Gerçekten o (insan) malı sevdiği için çok cimridir.

 

Normal insan doğası gereği malı çok sevdiği için cimridir.

 

16) Hadid 20 / 539 - Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir öğünme, mal ve çocuk çokluğu ile bir böbürlenmeden ibarettir (nihayet hepsi yok olur gider). Bu bir yağmurun haline benzer ki onun bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider sonra (yeşil rengi) değişir. Bir de onu görürsün sararmıştır sonra da çerçöp olmuştur (işte dünya hayatı da    böyledir ). İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli bir azap, mü’minler için ise   Allah’ tan bir mağfiret ve rıza vardır. (Ahireti istemeyenler için) dünya hayatı ancak bir aldanış vaat eder.

 

Dünya hayatı çoğunlukla insanlar arasında;

      a) Bir oyun,

      b) Bir eğlence,

      c) Bir süs,

      d) Aralarında bir öğünme,

      e) Mal ve çocuk çokluğu ile bir böbürlenmeden ibarettir.

      f) Hâlbuki dünya hayatı,

                  a) Yağmurun yeşerttiği bir ekin gibi önce yeşil, sonra sarı, sonra çerçöp olmasındaki süre gibi

                  b) Ahiret hazırlığı olmayan bir hayatta çabucak geçer,

                  c) Sonunda da bir azap vardır.

      g) Hâlbuki iyi amel işleyenlere ise bir af ve mağfiret vardır.

      h) Yalnız dünya hayatı ise şeytan gibi bir aldanış vaat etmektedir.

      ı) Bilinçli bir mü’min dünyada nasibini arar ama koştukça kendinden uzaklaşan ve koştukça aradığını bulunmayan serap gibi bir dünyanın peşinde de boş yere koşmaz.

 

 

 

17) Yasin 77 / 444 - O (inkârcı) insan görmedi mi? Biz onu bir nütfeden yarattık, şimdi de apaçık bir düşman kesiliverdi. 78) Kendi yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi: (Çürüyüp dağılmışken bu kemiklere kim hayat verecek?) dedi. 79) De ki: O kemiklere onları ilk defa yaratan hayat verecektir…

 

İnkârcı insan ilk yaratılışı gibi yine hayat verecek olan Rabbini düşünmeden: “ Ölüp toz toprak olduktan sonra kim bunları diriltebilir? “ diye

 

Rabbine karşı kafa tutarak;

      a) Hem sapıtır,

      b) Hem de saptırdığının farkına varamaz. 

 

18) Bakara 206 / 31 - Ona Allah’ tan kork dendiği zaman cahiliyet duygusu, izzeti onu günah işlemeye götürür…

 

      Cehalet ve benlik gururu; ağır basan sıradan insana yapılan nasihat, genellikle ters tepmekte ve daha çok isyanını arttırmaktadır.

 

19) Alak 6 – 7 / 597 - Doğrusu okumayan insan (veya kâfir) azgınlık eder.

 

Kim olursa olsun gerçekten okumayan ve okumayı dert edinmeyen, araştırmayan, bilgi ve malı ile kendini yeterli gören, çevresine yukarıdan bakan gururlu insanlar;

      a) Zamanla azgınlık ederler,

      b) Bu azgınlık sonucu;

                  a) Hem nasihate ihtiyaç duymazlar,

                  b) Hem de nasihat edeni, namaz kılanı engellemek ve incitmek isterler.

 

20) Tevbe 24 / 189 - Babalarınız, oğullarınız, eşleriniz, yakınlarınız, kazandığınız mallar, zarara uğramasından korkmakta olduğunuz bir ticaret, hoşunuza gitmekte olan meskenler size Allah’ tan, Resulünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevimli ise artık Allah’ ın emrini (azabını) getirinceye kadar bekleye durun, Allah kendisine itaatten çıkan topluluğu hidayete erdirmez.

 

Çoğunlukla insanlar bu gaflette;

      a) Yakınlarını,

      b) Mallarını,

      c) Evlerini,

      d) Ticaretini,

      e) Bilinçsizce Allah’ tan, Resulünden ve İslam yolunda hizmet etmekten daha üstün tutarsa,

      f) Böyle olanlara Allah hidayet vermediği gibi, her an azap da gönderebilir. 

 

21) Fecr 15 / 592 - Allah’ ın insandan istediği sadece kendisine itaat etmesidir, ama insan, Rabbi onu imtihan edip de ikramda bulunduğu ve nimetlendirdiği zaman: Rabbim! Bana ikram etti, der. 16) Onu imtihan edip rızkını daraltınca da: Rabbim bana değer vermedi (ihanet etti) der. 17) Hayır (zenginlik değer verme, fakirlik de hor görme nedeni değildir, değer verme yada vermeme, ancak itaat ve isyan sebebiyle olur)...

 

 

 

Birçok insan malla imtihan edildiğini unutarak genellikle;

      a) Zenginliğe değer verme, fakirliğe de hor görme mantığı ile yaklaşır.

      b) Allah bunlara bir nimet;

                  a) Verirse Rabbim ikram etti,

                  b) Alırsa da değer vermedi, ihanet etti diye düşünür ve üzülür.

                  c) Hâlbuki Allah dikkat edersek;

                             a) Zenginliğe değil de öncelikle itaatkârlığa değer veriyor,

                             b) Fakirliği değil de isyan etmeyi hor görüyor.

 

İNSANIN BİYOLOJİK VE PSİKOLOJİK YAPISI NASILDIR? SORUSUNA

BU AYETLER IŞIĞINDA CEVAPLAR

 

1) İnsan karışık bir nütfeden yaratılmıştır,

2) Denenmek için insana görme ve işitme duyusu verilmiştir,

3) Hiçbir şey bilmez halde dünyaya getirilmiştir,

4) Şükretsin diye insana kulak, göz ve kalp verilmiştir,

5) Doğru yol gösterilmiş, şükretme veya nankörlük etmede de özgür bırakılmıştır,

6) İnsana sayamayacağı kadar nimet verilmiştir, buna rağmen insan zalim ve nankördür,

7) Aceleci bir tabiatla yaratılmıştır,

8) Sabır ve tahammül bakımından zayıftır, yani sabırsızdır,

9) Kötülük dokundu mu feryat eder,

10) Gerçek namaz kılanlar hariç iyilik dokunursa cimri kesilir,

11) Tartışmaya çok düşkündür,

12) Bir deniz yolculuğunda ve batma tehlikesi anında yalnız Allah’ a yalvarır, karaya çıkınca bu tehlikenin geçtiğini ve emniyette olduğunu zannederek Allah’ tan yüz çevirir,

13) Bu durumdaki insan; karada da yere batmaktan, başına taş yağmasından veya  Allah’ ın kasırga göndermesinden emin olduğunu zanneder,

14) Bir imtihan içinde olduğunu unutarak kimisi bir zarar dokunduğunda yalvarır ama nimet verilince de ilmim sayesinde kazandım der,

15) Kimisi de nimet verildiğinde şükürden yüz çevirir, kibirlenir ama kötülük dokununca da bol bol dua eder,

16) Bu yapısı ile insan; mal, evlat, zenginlik ve sıhhat istemekten usanmaz,

17) Darlık dokununca ümidini keser, tekrar nimet verilince bu benim hakkım der ve kıyametin kopacağını da zannetmiyorum eğer kıyamet varsa da cennet benim hakkım der,

18) Bazı insan dinin bir ucundan tutunarak ibadet yapar, işleri iyi giderse ibadete devam eder, gitmezse dinden uzaklaşır,

19) İnsana karşı cins, evlat, yığın yığın altın, gümüş, araba, süt veren hayvanlar ve ekinlere çekici kılınmıştır, ama bunlara olduğu kadar değer verip takılmamalıdır.

20) Malı çok sever ve sevdiği için de cimridir,

21) Dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs, öğünme, mal ve çocukla böbürlenmeden ibarettir, ama insan bilirse; dünya hayatı bir aldanış vaat etmektedir,

22) Bazı insanlar yaratılışını unutarak “ çürüyen ve dağılan kemikleri kim tekrar yaratacak? “ diye mücadeleci ve düşman kesilir,

23) Kimisine Allah’ tan kork denildiği zaman cahiliyet duygusu onu daha çok günah işlemeye iter,

24) Okumayan ve kâfir insan azgınlık eder,

25) Bazı insanlara babası, evlatları, eşi, yakınları, malı, ticareti ve evi Allah’ tan, Resulünden ve Allah yolunda mücadeleden sevimli gelir. Bu tür insanlara pek hidayet olmayacağı için azabı beklemelidirler,

26) Allah bazı insanları imtihan için nimetlendirdiği zaman “Rabbim bana ikram etti ”, alınca da “ ihanet etti “ der durur. Bu ayetlerle insanın iç haritasını, iç dünyasını öğrenmiş oluyor ve buna göre eğitmemiz ve olgunlaştırmamız gerekiyor.

 

SIRADAN BİR İNSANIN ARKA PLANI

 

1) Sıradan olan bu insanlar;

a) Bilgiden ve görgüden eksik olarak büyümüşler, kulaktan duyma bilgileri ile adeta mozaik görünümlü inançları karmakarışık yamalı bir bohçayı andırmaktadır. Net bir fikre ulaşması için bir hayli çaba göstermesi gerekmektedir.

b) Bilge insanlarla fazla iletişim kuramamalarından fazla gelişemezler, bu nedenle yaşlansa da davranışları pek olgun değildir.

c) Daracık dünyasında yaşadığı için kendine gerekli iyiliği yapamadığı gibi başkasına da yapamaz, bu nedenle aradığı mutluluğu hiçbir zaman bulamaz.

d) Gerçeklerin özünü göremediği için olayları dış görünüşü ile değerlendirir.

e) Konuşmaları vakitsiz öten horoza benzer.

f) Kafası yıldızsız geceden daha karanlık olduğu için aklına ne gelirse söyler ve her an karşısındakini incitebilir.

g) İçi boş ama konuşması çoktur, bir alimle bile bir meseleyi konuşurken sen bu işi bilmezsin diyebilir.

h) Çok gururlu ve alıngandır, bu nedenle rahatsız olmak istemeyen onunla tartışmaya girmemeli, halini de ona açmamalıdır.

ı) Cahil insan aklını değil duygularını kullanır, elini masaya vurarak ve sesini yükselterek, zaman zaman tehdit ederek konuşur.

i) Her şeyi kaba kuvvetle çözeceğine inanır, çabucak öfkelenir ve hiç uğruna kin bağlayabilir.

j) Köre neden körsün, sağıra neden sağırsın diyemediğimiz gibi cahile de neden cahilsin diyemeyiz. Ama eğitebiliyorsak yavaş yavaş eğitmeliyiz.

      k) Bu özelliklere bir de inadı eklenirse bunlara söz anlatmak köre renk anlatmaktan daha zordur.

 

2) Bu tip insanlar cehalete kurban edilmişler;

      a) Farkında olmadan kendileri de buna yenilerini eklemektedirler,

      b) Bunlarla gezenler hem zamanını hem de itibarını kaybedebilirler,

      c) Çünkü o kadar lüzumsuz ve argo konuşurlar ki her an kendini de, konuştuğu insanı da zor duruma düşürürler.

 

3) Bu sıradan insanlar öyle veya böyle yaşıyor görünse de;

      a) Genellikle eğitimsiz, mesleksiz ve bilgisiz olarak büyütülmüş ve hep başkalarına yük olan adeta harcanmış insanlardır.

      b) Bu insanlar kopmuş yapraklara benzerler ki en küçük rüzgârda yani en küçük olayda bile sürüklenirler.

      c) Gelecek neslin bu acıklı duruma düşmelerini ve harcanmalarını engellemek için herkes tedbirli olmalı, gerileten değil bilakis geliştiren bir çevre bulmalıdır.