KONUYU OKU
ARAŞTIRMALAR (GÜNCEL KONULAR)
75. ÖZGÜRLÜK BİLİNCİ

TOPLUMSAL GERÇEKLER VE ÖZGÜRLÜK BİLİNCİ

 

İlahi yasa gereği, denizleri damlalar, dağları toz ve topraklar, toplumları da insanlar bir araya gelerek oluştururlar. Eğer hepsindeki bu temel unsurlar bozuk olursa hiç birinde düzenlilik oluşmaz. Bunun gibi her olayı yer, zaman ve şartlara göre değerlendirmelidir. Örneğin bir toplantıda, bir otobüste rastgele gürültü yapamazsınız, parasını vermeden bir malı götüremezsiniz, götürürseniz adınız hırsıza çıkar ve hesap sorarlar, hesap sorarlarsa da “bana niçin hesap soruyorsunuz?” diyemezsiniz. Böyle bir suçluyu da eğer cezalandırmazsanız artık özgürlüğünüz yara almaya ve toplum çözülmeye başlar.

Özgürlük, ilk adımda inanma ve inanmama doğrultusundadır, davranışta ise sınırlıdır. İyi söz ve davranış takdir görürken yanlış söz ve davranış tepkiyle karşılanır. Örneğin toplumda ateist ve materyalist bir mantıkla çırılçıplak gezemezsiniz, özgürlük adına ayı, aslan, kurt ve yılanı ormana bırakabilir ama yine özgürlük adına toplumun içine bırakamazsınız. Rastgele topluluğa ateş edip birkaç kişiyi öldürüp sorgulanırken “canım böyle istedi” diyemezsiniz. Böyle diyen katilleri de kader mahkûmu diye ikide bir af ederseniz, mağduru da ikinci kez mağdur etmiş, toplumun akışına veya işleyişine bomba atmış olursunuz.

 Bir başka örnek verirsek trafikte kırmızı ışıkta geçemediğiniz ve kalabalık yollarda rastgele hız yapamadığımız veya yine işlek yolun ortasına masa koyup oturamadığınız gibi, toplumda da rastgele manevi değerleri, hak ve hukuku çiğneyemeyiz. Deliler ve küçük çocuklar bilmediği için çiğneyebilirler fakat siz kasten çiğnerseniz hesabını sorarlar O zaman konuşma hakkınız da olmaz. Öyleyse özgürlük nedir dersek?

Özgürlük, başıboşluk ve suç işleme hürriyeti değildir. Gerçek özgürlük, toplumda ezmeden ve ezilmeden, zulmetmeden ve zulme uğramadan haddini bilerek ve kendini yöneterek yaşamaktır. Kendini yönetemeyenler azınlık ruhlu kompleksli ve arzularının esiri olanlar, özgürlüğü başkalarına çok gören insanlar lider de olsalar gerçek bir özgürlüğü ne yaşayabilirler ne de yaşatabilirler. Bu nedenle toplumda iman, ilim, kültür ve hoşgörü arttıkça özgürlük kapıları da açılır, basın, yayın, ekonomik ve sosyal hayat ta gelişir. Geçmişle hesaplaşılabilr ve varsa engelleyici kusurlar düzeltilebilir. Özgürlük kapısı açılmadıkça ümitler hep hayal olur.

Geri kalmış ülkelerde aşırı bir cahiliye gururu ve hükmetme hırsı haksız ve hukuksuz hareketler arttıkça ne acı ki ülkenin tüm kaynakları gibi insanları da israf edilir. Hâlbuki hür bırakılan bir köpek bile karnını doyururken mahkûm edilen köpeğin karnını doyurmak ve pisliğini temizlemek zorumda kalırsınız. Bu insan için daha da riskli olur.

Uçan kuşların bile uzun zaman kümeste kaldığında kanat kaslarının dumura uğrayıp uçamadığı ve gören gözlerin 1,5 yıl hiç ışıksız bir zindanda kaldığında görmez olduğu gibi uzun süren cahiliye ortamında kalan insanların düşünme, keşfetme ve özgürlük yeteneği yok olabilir.

Kuşların açık havada yükseldiği, balıkların dereden çok denizlerde büyüdüğü gibi insanlar da çeşitli engellemeler arasında değil de özgür, üretken ve kültürlü bir ortamda büyürlerse daha kapasiteli olabilirler. İnsanlar gerçekten özgür olduklarına inanırlarsa emin bir şekilde dik yürüyebilirler. Yoksa yokluk, cehalet, korku, baskı ve zulmün egemen olduğu yerde insanların başı da beli de bükük yürürler. Çünkü irade hür olmayınca uzuvlar işe yaramıyor, ruh sağlığı da bozuluyor.

 Zira korku, takip, sömürü, ırkçılık, adam kayırma, horlama ve çeşitli zulmün egemen olduğu yerler bir başka cezaevi hükmündedir. Dünyadan habersiz, uzun zaman baskı ve cehalet ortamında yaşayanlar hayatı hep böyle zannedebilirler ve köleliğe de alışırlar.

Hâlbuki cahil bir ortamda insanlar ikiyüzlü, korkak, ürkek, onursuz ve kişiliksiz de olabilirler ki bu da zavallı insanların zalimler tarafından harcanması demektir.

Ne mutlu ki özgürlük, gerçek manada İslam medeniyetinde görüle gelmiştir. Zira;

 

Enam 108- Müşriklerin Allah’tan başka taptıkları putlara sövmeyin ki onlar cehaletle tecavüz ederek Allah’a sövmesinler. Her ümmete, böylece amellerini süslemişizdir. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. O vakit, kendilerine, ne yapıyor olduklarını haber verecektir.  

 

Bu ayetten dolayı müslüman yöneticiler tarafından Hıristiyan ve Yahudilere hiç ayırt edilmeden kilise ve havra yapmalarına izin verilmiş ve ayinlerine karışılmamış, kesinlikle hiçbir şekilde horlanmamışlar ve yoksullarına da yardım edilmiştir. Ancak her ortamda sadece müstehcen gezmelerine müsaade edilmemiştir. Çünkü müstehcenlik özgürlüğe değil hak ihlaline aittir. Yine batıda çıplak resim ve heykel sanatı ve İslam’la alay etme özgürlük olarak savunulsa da İslam’a göre hak ve özgürlüğe sataşıldığı için bir saygısızlık ve rezalettir.

Batı ise tarih boyunca ırk, renk, din ve mezhep ayırımı yapmış ve hâlâ yapmakta olup camiye, minareye, tesettüre tahammül edememektedirler. Batılı düşünürler ve yazarlar asırlardır özgürlükleri ve hümanizmi (İnsancıllığı) savundukları halde ülkeleri ise Afrika’yı sömürge yapıp dillerini, dinlerini, kültürlerini dayattılar. Bu fikir adamlarının ise sesleri hiç duyulmadı

Bizde de 19. yy başlarından beri bizi batı taklitçisi yapmaya çalışanların öncülüğünde de özgürlük naraları atıldı ama dindar kesimin de önü sürekli kesilmeye çalışıldı. Artık bu sahte naralar bize postunu karıncalara kaptıran aslanın çaresiz kükremelerini çağrıştırmaktadır.

Unutmayalım ki tarih boyu İslam yayıldıkça özgürlüklerin de yayıldığı gibi yine İslam benimsendikçe Allah’ın izniyle aynı özgürlükler görülebilir, Dünya çapında bu kadar gelişmelere rağmen hâlâ Haçlı, Siyonist ve materyalist ideolojiler yayılırsa yine özgürlük kapıları kilitlenir yine baskı ve işkence çığlıkları duyabiliriz.

Her şeye rağmen özgürlükler adına gelecekten ümitvar olmalıyız. Zira;

 

Tevbe 32- Onlar, Allah’ın nurunu (Şeriatını) ağızlarıyla (sözleriyle) söndürmek istiyorlar. Fakat kâfirler hoşlanmasalar bile Allah, muhakkak nurunu tamamlamak diliyor. 33- Peygamberini hidayetle ve hak din ile bütün dinlerin üzerine geçirmek için gönderen O’dur; İsterse müşrikler hoş görmesinler.