ÖZÜRLÜLER HAFTASI (10-16 MAYIS)
Çevremize baktığımız zaman bazen tekerlekli araba
ile taşınan veya siyah gözlüklü olup birinin yardımıyla yolun bir tarafından
diğer tarafına geçirilen insanlar görüyoruz. Yine bir eli veya bir ayağı olmayıp
bastonla giden veya işitme cihazı ile iletişim kurmaya çalışan insanlar görürüz.
Zaman zaman görmeyen, işitmeyen, konuşamayan, elleri titreyen ya
da yazma ve konuşma zorluğu çeken insanları da görür bir an içimiz yanar ve
onlar için dua ederiz.
Bazen de anormal hareket yapan, saldıran,
küfreden, bazen zincirle bağlı deli dediğimiz zihinsel özürlüler de görürüz. Bu
hastaların bir kısmı Orta Çağ Avrupa’sında ya yakılır, ya yüksekten atılır ya da
hastalığı bulaşmasın diye suda cellâtlar tarafından boğulurdu. Bu acı olaylardan
ve gelişmelerden sonra önce Endülüs’te, sonra İngiltere’de açılan hastanelerde
hastalığın nedenleri ve tedavi imkânları araştırılmaya başlandı. İslam
coğrafyasında ise su ve kuş sesleri arasında güzel sesli hafızlara koro halinde
Kur’an ve ilahiler okutarak, huzur ortamı oluşturarak tedavi edilmeye
çalışılırdı.
Ülkemizde de 1944 İstanbul’da sağırlar okulu
açıldı. 1951’den beride tüm özürlülerin bakım ve eğitimi bir programa alındı.
Dünya sağlık örgütünün kararlarıyla 1966’dan beride ülkemizde 10 – 16 Mayıs
Özürlüler Haftası olarak kutlanmaya başlandı.
Daha önce Asrı Saadette Hz. Peygamberimiz âmâ olan
Abdullah İbni Mektum’u Medine’de Kur’an öğretmeni ve müezzin olarak
görevlendirmişti. Bedirde muaf tutmasına rağmen ısrarla şehit olma arzusundan
dolayı topal olmasına rağmen Amr b. Cemuh adlı sahabeyi Uhut savaşına almıştı.
Tarihe baktığımızda Batıda felçli doğmasına rağmen
Gyom’un büyük bir azim ve sabırla ünlü bir koşuculuğu ve komutanlığı başardığı,
Beethoven’in sağır olmasına rağmen eserler yazdığı, Mısır’da âmâ olan Taha
Hüseyin’in milli eğitim bakanlığı yaptığı, İslam coğrafyasında yine birçok âmâ
insanın tüm hafız olduğu bilinmektedir. Demek ki özürlü de olsa azimle çalışarak
insan istediği hedefe ulaşabiliyor.
Özürlü insanların sayısı 2009 yılı itibariyle
sekiz milyona yaklaşmış bulunmaktadır. Sağlıklı insanlar binlerce defa Allah’a
şükretmeli ama özürlüleri yük ve hor görmemeli, onları hayatın bir parçası
görüp, elinden geldiği kadar özürlülerin ya tedavisinde, ya eğitim ve
öğretiminde ya da sadakaya muhtaç kalmadan hayatını sürdürmesi için meslek
edinmesine katkıda bulunmalıdır. Böylece hem emeğe, hem üretime katkıda
bulunmuş, bir özürlünün de kalbine sevinç katmış ve bu nedenle Allah (c.c) de
hoşnut etmiş oluruz.
Özürlüler kendilerine acınmasını değil
eğitilmelerini veya meslek sahibi yapılmalarını, sonra da iş ve güç sahibi
olmalarını, özellikle normal insan gibi kabul edilmelerini bekliyorlar. Bu
nedenle Necm
Suresi 39. ayetinde “Hakikaten, insan
için kendi çalıştığından başkası yoktur” ayeti doğrultusunda sağlıklı
veya özürlü herkes çalışmalı ki kimse kimseye yük olmasın. Böylece sevgi saygı
artsın ve yayılsın. Bu bilinç dünya ve ahiret saadeti için gerekmektedir.
Hiçbir insanın doğmak, annesini, babasını,
cinsiyetini, sağlıklı ve ye özürlü olmasını seçmek elinde değildir. Hiç bir
kimse bir dakika öncesi için yaşamaya ve sağlıklı kalmaya garanti veremez. Her
an cana, mala ve evlada bela veya musibet gelebilir. Sabah sağlıklı iken akşam
hasta veya sakatta olunabilir Ömür boyu baston veya tekerlekli arabaya mahkûm da
olunabilir, bir anlık öfke, isyan veya kahırla küfre de gitmiş olunabilir. Küfre
gitmekte bir başka özürlülüktür.
Bu durumlara düşmemek
için her
ortamda çok dikkatli olmalı, çok sadaka vermeli, çok hamd etmeli, çok dua edip
Allaha sığınmalıdır.
Sonuç olarak
Özürlü yaşamak zordur. Allah hiç birine isyan
ettirmesin. Onlara sabır sağlıklılara da şefkat ve merhamet versin. Herkes bir
imtihandan geçmektedir. Allah kimsenin güzelliğine, çirkinliğine, cinsiyetine,
zengin veya fakirliğine, özürlü veya sağlıklı oluşuna da bakmıyor, günahlardan
ne kadar sakındığına yani takvasına göre bakıp değer veriyor. Allah yaptığından
mesul değil ama kullar mesuldür. İlahi yazgıya karışamayız. Teslimiyet ruhu ile
gücümüz yettiği kadar çevremizdeki özürlü ve yetimlere tüketici değil de üretici
olmaları için yardım eder. Onun kaderinden ve azabından yine ona sığınırız.