KONUYU OKU
41. ÇOCUK EĞİTİMİ
Siyaset

H) SİYASET

 

OBJEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİRSEK

 

Siyaset ile politika arasında çok ince farklılık olsa da genellikle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Siyaset aslında bir tavır takınma, politika ise genellikle partisel çalışma olarak toplumda lokomotif görevi yapmaktadır.

 

Günümüzde bir ülkede 4 çeşit siyaset uygulaması göze çarpmaktadır ki bunlar;

1) Bireysel ve grupsal uygulama

Etkin bir âlim veya aydın bir bireyin, grubun veya bazen toplumun muhataplarına bir tavır koyması şeklinde görülür ve hiçbir politika ile ilgilenmeden ilmi, dini, sanatsal ve diğer alanlarda çalışabilirler.

 

2) Ülke yönetimine talip olan partilerin uygulamaları

Siyaset insanların emniyeti, dünya ve ahiret kazancı için her alanda olduğundan daha ileri götürmek için toplumu yönetme ve yönlendirme sanatıdır. Bu nedenle siyasete insanları koruma ve onlara hizmet etme adına dürüstlüğü ve araştırma tezi olanlar, çok yönlü okuyanlar ve hizmetleri ile takdir toplayanlar katılmalı ve siyasetin itibarını arttırmalıdırlar. Yoksa plansız ve projesiz sen ben kavgası ile siyasetin tıkanmasına sebep olur.

 

Siyasi istikrar olmazsa ekonomik kriz olur ki bu da diğer krizleri çağrıştırır. Artık siyaset halkın değil menfaatin aracı olur ki lafı, parası bitmeyenlerle, yüzü kızarmayanlar hep siyaset sahnesinde görünürler ve şov yaparlar. Aslına bakılırsa hem bölgesel hem de uluslar arası siyaseti gizli veya açık olarak patronlar ve meşhur insanların yönlendirdiği görülebilmektedir. Hâlbuki siyaseti patronlar değil modern hayatın gereklerini bilen uzmanlar yönetmelidir.

 

Unutulmamalıdır ki siyaset, önce kendisi özgürleşmedikçe halkını hiçbir zaman özgürleştiremez. Bunun için zıt fikirler kavgasız ve özgürce çarpışmalı, zorunlu değişime ve gelişime kaynak ve kamçı olmalıdır. Modası geçmiş sağ-sol kavgalarına harcanan beyinler, paralar, zamanlar artık eğitim-öğretim, sağlık ve beslenmeye kaynak yapılmalıdır.

 

Gelişmiş bir de toplumda daima % 15 - 25 arası tecrübeli ve bir gruba oy verse de hiçbir gruba saplanmayan, oldukça aydın, olay ve olacakları erken görebilen ileri görüşlü bir tabaka vardır ki bunlar dinamik bir güçtür. Milletin yüce menfaatini nerede görür ve o grubun başarılı olacağına kanaat getirirlerse onu desteklerler, bunları kendilerine çekmeyi başaranlar daima siyasette ağır basarlar.

 

Çiçeklerin zamanından önce açmaması ve ağaçların zamanından önce meyve vermemesi gibi siyasette de olgunlaşma şarttır. Sayı bakımından olmasa da bürokrasiye hâkim profan zihniyete karşı iktidara yakın, manevi değerlere saygılı olan bir grupla iş birliği yapmalıdır. Sandıktan tek oy çıksa da tek başıma seçime girerim diyenler eridikçe şikâyet etmeye hakları yoktur. İmamı Azam’ ın dediği gibi siyasete ateşe yaklaşır gibi çok temkinli yaklaşmalıdır.

 

Siyaset meydanında bilge, cesur, çalışkan ve dürüst insanlar direkt veya endirek olarak ekonomik ve siyasal alanda mutlaka yerini almalıdırlar. Çünkü peygamberimiz siyaseti Ebu Cehil’ e bırakmadığı ve kendisinin de hem din hem de dünya işleri ile uğraştığı ve dört halifesinin de bu yolu sürdürdüğü unutulmamalıdır. Yoksa cahil, çıkarcı veya Haccac bin Zalim gibi baskı grupları şöyle veya böyle siyasi direksiyona geçerse adeta tüm kuzular kurtlara teslim edilmiş olur. Bunun sonucunda da hakkın ve halkın onuru çiğnenir. Onuru çiğnetmemek, kayıtsız şartsız güdülmemek ve Asrı Saadet öncesi kurulun Hilful Fudul’ da olduğu gibi insanlara hizmet etmek için siyaset yapmalıdır.

 

Gelişmemiş ülkelerde siyaset her an bir ucundan çekilebilecek ip veya çiviler üzerinde yürümeye ya da bir işaretle durdurulacak at koşusuna benzer ki bu nedenle siyaset adamı bir kurbağayı bile ürkütmeyecek kadar maharetli olmalı ki devletin hassas reflekslerini ateşlememeli aksine siyasetin, kurumların ve kendini destekleyenlerin itibarını artırmalı, eğer destekçilerini temsil etmez, gözden düşürürse kendisi de itibarsızlaşır ve hiçbir zaman muktedir olamaz. İktidara geldiği andan itibaren artılarını çoğaltırsa kahramanlaşır, eksileri çoğalırsa çark geri döner ve taraftarları da erir. Ona buna kızıp siyasete küserse bu defa tüm çevresini kaybettiren bir kumar olur.

 

Siyaseti eğitim belirlemeli ama siyasetle eğitimi geliştirmelidir.

Siyaset insan haklarına ve özgürlüğe önem verdiği oranda güçlenir yoksa memnun olmayanları büyüttükçe sel gelir ve alır götürür.

Siyasetçi, su yükseldikçe balıkların karıncaları, su çekilince de bu defa karıncaların balıkları yediğini göz önünde bulundurmalıdır.

 

Siyaset tebliğe ve İslam’ i kardeşliğe zarar vermemelidir eğer verirse fitne oluşur ve o zaman faydasından çok zararı olur ki bu fitneye ve azgınlığa sebep olmaktan Allah’ a sığınmalıdır. Çünkü 20. yy.’ ın sonuna doğru müslümanlar arasındaki siyasi çalışmalar ve polemikler sıratı müstakim üzere evrensel ve cemaatsel oluşumlara zarar vermiştir. İnşallah gelen nesil bu hataya düşmez. Ayrıca muhalefet yapmış olmak için muhalefet yapmamalı, ortamı germemeli yoksa en hayırlı işleri bile engelleyerek vatana ihanet etmiş olur. En küçük bir polemikte bile ver mahkemeye sürünsün demek, ez başını kalkamasın demek, her güzel gelişmeyi cumhuriyete ve laikliğe bir tehlike olarak görmek, her fırsatta orduyu balans ayarı yapması için çağırmak sorumlu bir muhalefet değil aksine sorunlu bir muhalefet mantığıdır.

 

Yine tecrübeler göstermiştir ki bir ideolojinin değil halk otobüsü gibi herkese kapısını açan ve değerlere saygılı olan grubun başarılı olduğu görülmüştür.

 

Siyasetçiler;

a) Kendilerinin ve yönettiklerinin birer insan olduğunu hiçbir zaman unutmamalı, tek bir bireyi bile hiçbir şeye feda etmemeli,

b) Seçilmeyince ne olacak cahil halk, ne anlar ki, bu defa bir sürünün de gelecek seçimde bana mecbur kalsınlar dememeli,

c) Bir skandal veya başarısızlıkta özür dileyerek çekilebilen çaplı, onurlu bir şahsiyet sahibi olmalı,

d) Siyasetçiler halkını maddeten ve manen zengin etmek için meclise gitmeli yoksa zengin olmak için siyaset yapmak çalıp çırpıp, parçalayıp yiyen bir canavarlık olur. Buna karşı halkın geçim kaynakları yoksa gün gelir halk yönetilemez olur.

e) Siyasetçiler halk arasında idareci düşmanlığına da engel olmalı çünkü başsız kalan bir cesedin çeşitli haşaratlara yem olması gibi yönetimsiz ve istikrarsız kalan toplumlarda yağmacılara teslim edilmiş olur.

f) Hizmet yapmak isteyen siyasetçiler suyu bulandırarak ve gerilim oluşturarak ve gerilimden menfaat temin etmek için hazır bekleyen materyalist, kapitalist, faşist, ateist ve oryantalistlerin oyununa gelmemeli ve aksine halkın zarar görmemesi ve barış içinde yaşaması için her türlü çabayı sarf etmelidirler. Buna karşı halkı cahil görür ve halkın inançları ile savaşırlarsa siyasal bir intiharı tercih etmiş olurlar.

 

İktidara geçenler acil eylem planları ile;

a) Sahip olmaya değil halkını bir şeylere sahip etmeye ve halkın sesini hakkın sesi yapmaya çalışmalı,

b) Hükmetmeye, yağmalamaya değil kendilerini hizmete adamalı ve bir kulakları da sokaktaki seslerde olmalı,

c) Kalitesiz ve hantal bir bürokrasi ayak bağı olacağından özellikle bürokrasiyi arpalığa dönüştürmemeli,

d) Parti içi demokrasiyi güçlendirmeli ve ortak iradeye saygıda kusur etmemeli, eğer merkezi otorite katılaşırsa kırılmalar başlar,

e) Böylece bir karmaşaya fırsat vererek ve orta çağda olduğu gibi ütopyaya mecbur etmeyerek özlenen ve ideal bir yönetimi gerçekleştirmelidir,

f) İdeal bir toplum için toplumun tabanından tavanına kadar hayatın her alanına kaliteli bir üretim bilincini yaymalıdırlar, çünkü

a) Kaliteli kişiler kaliteli bir toplumu,

b) Kaliteli toplum kaliteli yöneticileri,

c) Kaliteli yöneticiler de kaliteli bir siyaseti oluştururlar,

d) Kaliteli bir siyasetle sen ben kavgası ile zaman harcatmaz ve motor görevi yaparak çağı yakalar ve ülkesini saygın bir yere taşır,

e) Halkı da bilmez yerine almamalı, aksine katılımını teşvik etmeli, kültür ve refah seviyesini mutlaka yükseltmeli, devletin tabu ve reflekslerini ateşlememeli, yoksa yönetim kendini bir çıkmaza ve kıskaca hapsetmiş olur.

 

Siyaset bilim, teknik, eğitim-öğretim, tarım, hayvancılık, basın-yayın, ulaşım vs. alanında bir ilerleme, gelişme olduğuna göre her alanı geliştirmek için akıllı bir şekilde irdelemeye açmalı, çünkü siyaset olduğundan ileri götürmekti buna karşı siyasetin yasaklanması ise gelişmenin yasaklanması olur ki bunun bir tıkanma veya bir çelişki olduğu unutulmamalıdır.

 

Küreselleşen bir dünyada bir ülke düşünelim; aslında o ülke zengin, halkı fakir ve cahil, yönetimi de zalimse bu süper güçlerin iştahını kabartır ve böylece hem özgürlük hem de vatan elden gidebilir çünkü süper güçlerin boynundaki tümörleşmiş lobileri fırsat beklemektedir. Petrol bölgelerine, İslam ülkelerine, Uzak Doğu’ ya egemen olmak istiyorlar, “ Ben güçlüyüm, ya bana katılacaksın ya da kaosa gideceksin. “ diyorlar, bu istek ve tavırların önüne geçmek için mutlaka değişmek ve gelişmek gerekmektedir yoksa bunlar gelip değiştirebilirler.

 

Düşmana araç olmaktansa kültür, teknoloji ve filolara sahip ve günün önemli olaylarını sorgulayabilecek bir güç olunmalıdır. İşte siyaset de bunları başarmaktır. Yoksa bu tehlikeleri görmeyen ve ders almayan liderler ve milletler hâlâ ortak iradeye zarar verirken Siyonizm ve Oryantalizme ise alet olmaktadırlar. İşte buna dur diyecek büyük siyaset adamlarına her geçen gün daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.

 

3) Devlet siyaseti

Bir devleti kuran liderin inanç, düşünce ve idealleri ne ise ülkenin statükosu da o doğrultuda oluşturulmaktadır. Devlette ülkenin içinde ve dışında gelişen olaylara bu statükoya göre tavır takınmaktadır.

 

Ülke içinde bu devlet siyasetine ters düşen partiler hatta hükümetler bile bu derin devlet politikasının ültimatomu veya bir düdük sesi ile er geç saf dışı olabilirler.

 

Yolcu gider komşu kalır felsefesine göre hareket ederek her şeye rağmen hem vatandaşı ile hem de komşu devletlerle iyi ilişkiler kurmaya çalışmalıdır.

 

Devletler uzun zaman yaşamak için vatandaşını da kalkındırmak, memnun etmek ve desteğini almak zorundadır.

 

II. Dünya Savaş’ ında yıkılan ülkeler bugün süper güç olduklarına göre hâlâ ülkelerini yerinde saydıranlar, bazen yenilgilerini bile zafer diye kutlayanlar ve bir zamanlar hazinelerini altınla dolduranların torunlarını İMF’ ye ve Batı’ ya el açtıranlar kendilerini öz eleştiriye tabii tutmalıdırlar. Bir skandal veya başarısızlıkla özür dileyerek sahneden çekilen dünya çapında ünlü liderlerden ders almalıdırlar.

 

4) Uluslararası siyaset

Bu siyasete süper güçlerin çıkarları ve uluslararası şirketler yön vermektedir. Bu siyasi görüntü bir bloklaşma şeklinde görülmektedir. Örneğin Birleşmiş Milletler, sanayide gelişmiş ülkeler, uzak doğu ülkeleri, yarı gelişmiş ülkeler, Avrupa Birliği, NATO vs.

 

Dünya günümüzde birkaç bloktan oluşmaktadır. Aynı blok içerisinde yer alan ülkeler bu grubun almış olduğu kararlara uydukça veya saygı gösterdikçe kültürel, siyasal ve ekonomik alanda saygınlık ve kolaylıklar kazanmaktadırlar. Buradan hareketle aklını iyi kullanan liderler bu bloklardan hangileri inançlara ve insan haklarına saygı duyuyorsa onlarla iş ve güç birliği yaparak tehlike oluşturan bloklardan korunmaya çalışmalıdırlar. Bu konuda Kur’an’ a baktığımızda;

 

Rum 2 / 403- Rumlar yenildi 3) (Kendi topraklarının İran’ a) en yakın bir yerinde hâlbuki onlar (Rumlar) bu yenilgilerinin ardından galip gelecekler 4) Birkaç yıl içinde (olacak), önce de sonra da emir yalnız Allah’ ındır. O gün mü’minler sevinecek diye buyrulmaktadır

 

Bu ayetlerden ilham alarak dünya siyasetinde müslümanların ateist ve diğer saldırganlara karşı dik durabilmesi için merhametli, anlayışlı bir Ehl-i kitapla bir noktaya kadar yolculuk ve öncülük yapabilmelidir.

 

Sonuç olarak bütün bu siyaset şekillerinin en büyük düşmanı zulüm, adaletsizlik, yokluk ve cehalettir. Yönetimler adaletsizliği ile kendini yiyecek kurtları üretmeyi aşamadıkları müddetçe yıkılmaları da o kadar hızlanmaktadır. Çünkü siyaset çıkmaz sokaklar üretme değil tüm çıkmaz sokakları açma çabasıdır. Ama zaman zaman hayali kokularla ihtilaller yapılır ve kırılmalar artarsa o ülkede maneviyata saygılı bir demokrasi yerleşemez ve artık hiçbir ülkede ve hiçbir ortamda barış beklenemez. Halbuki barışı ve maneviyatı engellemek siyasetin siyasetsizliğidir.

 

Genellikle bir siyasetçi başarılı olmak istiyorsa aşağıdaki ayetlerden ilham almalıdır.

Bakara 104’ e göre “ Bizi güt demeyin bize bak, bizi dinle, bize dön deyin. “ emri ile müslümanların eğitim ve öğretim sürecine girmeleri istenmekte, cahilleşerek ve körü körüne giderek sürüleşmelerinin ise yasaklandığını,

Neml 34’ e göre “ Hükümdarlar bir beldeye girdikleri zaman orayı bozup perişan ederler, halkının güçlü ve şerefli olanlarını zelil ederler… “ emri ile müslümanların bu tür zulümle zelil eden siyasete destek çıkmalarının yasaklandığını,

Şura 38’ e göre “ … Onlar birbirine danışmadan iş yapmazlar… “ emri ile müslümanların tüm işlerini karşılıklı danışma ve şura ile yürütmelerinin istendiğini daima göz önünde bulundurmalıdır.