KONUYU OKU
39. TEBLİĞ
Tebliğ İçin Öncülerin Diyalog Zarureti Ve Dikkat Edecekleri Noktalar

            B) TEBLİĞ İÇİN TAHRİF EDİLMİŞ DİNLERİN MENSUPLARIYLA DİYALOG ZARURETİ VE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR

 

1) Ankebut 46 / 401 - Düşmanlıkta ileri gidenler müstesna olmak üzere ehli kitapla en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki bize indirilene de size indirilene de iman ettik, bizim ilahımızla sizin ilahınızda birdir ve biz ona teslim olmuşuzdur.

 

Tebliğde;

      a) Şartlanarak düşmanlıkta ileri gidenleri kendi hallerine bırakmalı,

      b) Diğer insanlara İslam’ ı yaşantımız ve en güzel ifadelerimizle tanıtmalıyız. 

 

2) Al- i İmran 64 / 57 - De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda eşit olan (bizi bir çizgide tutan) bir söze gelin. Şöyle ki: Allah’ tan başkasına tapmayalım, ona hiçbir şeyi ortak tutmayalım ve Allah’ ı bırakıp birbirimizi ilah edinmeyelim. Eğer yüz çevirirlerse, o vakit siz de: Şahit olun ki biz müslümanlarız deyin. 

 

Tüm ehli kitapla diyalogda öyle bir mesaj sunmalı ki;

      a) Kur’an’ ın tüm dışındakilere gittikleri yolun yanlışlığını sezdirmeli,

      b) Ehli kitaba;

a) Allah’ tan başkasına tapmayalım,

b) Ona hiçbir arzu veya gücü ortak tutmayalım,

c) Allah’ ı bırakıp birbirimizin gücünü ilah edinmeyelim,

d) Mademki Allah’ a, vahye ve ahirete inanıyoruz o halde vahyin son halkası olan Kur’an’ a ve son peygambere uymada toplanalım izlenimini oluşturmalı,

      c) Çünkü bu hareket hem kapıyı açık tutacak hem de olabilecek katliamları önleyecektir.

      d) Hıristiyan ve Yahudiler hâlâ yüz çeviriyorlarsa bunlara karşı inananlara “ biz müslümanız “ demeleri emredilmektedir. 

Not: Müslümanlar imkân dâhilinde hizmet için büyük şehirleri tercih etmelidir. Çünkü burada farklı dinlere mensup insanlarla karşılaşacağı için daha hoşgörülü, daha bilgili, daha çalışkan olmak zorunda olacaktır. Onlarla ekonomik, siyasi, kültürel ve teknik konularda iletişim halinde olunacağı için bu iletişim ve alışveriş esnasındaki güven verme ister istemez dini konuları gündeme getirecektir. Bilgi ve ahlak güzelliği varsa belki İslam’ a çekecek, cehalet ve ahlaksızlık olursa mutlaka uzaklaştıracaktır.

 

Ama peygamberi terörist gören, İslam’ ı uydurma sayan, peygamberle alay eden, müslümanı işgalci gören, haçlı ve siyonizme şartlanmış bir zihniyetle biz istesek de gerçek bir diyalog hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.

 

3) Al- i İmran 104 / 62 - İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

 

İnsanlara dünya ve ahiret saadetini daha güzel öğretmek ve sorunlarını çözebilmek için;

      a) İyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan,

      b) Evrensel bir tarağın dişleri veya duvarın taşları gibi kenetlenmiş bir topluluk veya bir cemaat veya kurumların olması gerekmektedir. Bu ayetin bir kurtuluş reçetesi olduğunu hiç ama hiç unutmamalıdır.

 

Not: Tebliğde;

      a) Az zamanda daha çok başarılı olmak için eğitim-öğretim vakıflarına, özel kolejlere ağırlık verilmelidir.  

      b) Buralardan yetişen insanlar gerekli tüm donanıma sahip olmalı ve Dünya Kiliseler Birliği, Sosyalist Enternasyonal ve Siyonizm Derneklerine bile İslam’ ı tebliğ edecek statü ve ilme sahip olmalıdırlar.

 

4) Şura13 / 483 - Dini el birlik edin, ayrılığa düşmeyin...

 

5) Nisa128 / 98 - ... (Aile’ de) Sulh en hayırlı bir iştir. Zaten nefislerinizde kıskançlık hazırlanmıştır. Eğer iyi geçinip arayı düzeltir, zulüm ve geçimsizlikten sakınırsanız, elbette Allah yapacağınız her şeyden tamamen haberdardır.

 

İslam’ ın yayılması için müslümanlar diğer din mensupları ile diyalogu güçlendirebilmek için eğitim, öğretim, yetimhaneler, iyi komşuluk ilişkileri, ekonomi, ticaret, sanayi, sağlık, beslenme, açlıkla ve afetlerle mücadelede yardımlaşma ve işbirliği yollarını aramalıdırlar. Bu işbirliği ile oluşan iyi intiba farklı din mensupları arasında diyalogu ve İslam’ i araştırmayı arttıracaktır.

 

Ayrıca;

      a) Aile, akraba, toplum ve hatta dünya genelinde barışın sağlanması İslam’ ın lehinedir,

      b) Her biri kendi düzeyinde mutluluk, tebliğde kolaylık ve başarıyı getirirken,

      c) Kırgınlıkların olması ise her alanda engel çıkaracaktır.

 

6) Taha 43 / 313 – Firavun’a gidin, çünkü o, iyiden iyiye azdı. 44) Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o aklını başına alır veya korkar.

 

Firavun;

      a) Allah ve peygamberle savaşan ünlü bir kişi, bir yönetici veya büyük bir kurum olabilir.

      b) Bunlarla;

a) İleri seviyede diyalog kurmalı,

b) İslam’ ı ve tebliğcileri engellemelerini önlemeli,

c) Saldırı veya zulümlerini tahrik etmemeli,

d) Bu yaklaşım onlardan ve onları sevenlerden korktuğumuzdan veya menfaat temin etmek için değil,

e) Bilakis onları İslam’ la şereflendirmek ve azaptan kurtarmak için İslam’ ı onlara insancıl amaçla, saygılı ve çok yumuşak sözle aralıksız olarak bir eğitimle (sıcak yaklaşımla) ve öğretimle (bilgi verme ile) anlatmalıdır.

 

7) Mü’min 28 / 469 - Firavun ailesinden olup imanını gizleyen bir mü’min adam şöyle dedi: Siz bir adamı Rabbim Allah’ tır diyor diye öldürecek misiniz? Hâlbuki o size Rabbinizden apaçık mucizelerle gelmiştir, eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir, eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azabın) bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah haddi aşan yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.

 

Firavunun ailesinden olup imanlı ve mevki sahibi olan bir adamın;

      a) Allah’ ı tercih ederek makam korkusu olmadan Firavuna karşı: “ Rabbim Allah’ tır diyeni öldürecek misiniz? “ sorusundaki imanı ve cesareti

      b) Her tebliğci veya bürokrat zamanla kazanmaya çalışmalıdır. 

 

8) Yasin 17 / 440 - Bizim vazifemiz açık bir şekilde Allah’ ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir.   18) (Bunun üzerine onlar) doğrusu siz bize uğursuz geldiniz, eğer bu işten vazgeçmezseniz andolsun sizi taşlarız ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler. 19) Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir, size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis siz aşırı giden bir milletsiniz. 20) Derken şehrin öbür ucundan bir adam (Habibi Neccar) koşarak geldi. Ey kavmim dedi: Bu elçilere uyunuz. 21) Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabii olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir. 22) Bana ne olmuş ki beni yaratana ibadet etmeyecekmişim? Hâlbuki hepiniz ona döndürüleceksiniz...

 

Her Mü’min;

      a) Habibi Neccar gibi davetçilerin yanında yer almalı,

      b) Onların tebliğine katkıda bulunmalı,

      c) O elçilerin çıkar gözetmediği anlaşıldığı gibi İslam’ a tebliğ etmek isteyenlerin de gerçekten çıkar gözetmediği intibaını vermeli,

      d) Gerektiğinde de Habibi Neccar gibi canını vermekten de çekinmemelidir. 

 

9) Neml 44 / 379 - Ona köşke gir dendi, Melike (Belkıs) onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Hayır, (ört dedi). Bu; billurdan yapılmış şeffaf bir zemindir dedi. Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman’ la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah’ a teslim oldum.

 

Belkıs;

      a) Varlıklı, yönetici ve çok nezaket sahibi bir kadındı,

      b) Hakkı duymamasından,

      c) Çevresindeki insanların İslam’ dan habersiz yaşamalarından,

      d) Veya yanlış yönlendirmelerinden dolayı küfür içinde yaşıyordu,

      e) Hz. Süleyman’ ın tebliğini duyması ile birlikte araştırmış ve iman etmesine makamı ve malı engel olamamıştır.

      f) Günümüzde de bu durumda birçok asil insanın da olduğu düşünülmeli ve bu tür insanları araştırıp bir an önce iman etmelerine, kısa zamanda yetişmelerine ve tebliğde yer almalarına yardımcı olunmalıdır.

 

10) Hucurat 15 / 516 - Mü’minler ancak o kimselerdir ki Allah’ a ve peygambere iman etmişler, sonra (imanlarında) şüpheye düşmemişler ve Allah yolunda malları ve canları ile savaşmışlar, işte böyle kimseler imanlarında sadık olanlardır.

 

İslam’ ın öncüleri;

      a) İmanlarında ve mücadelelerinde kararlı olmalı,

      b) Mallarını ve canlarını seferber etmeli,

      c) Sadakatleriyle de örnek olarak motor görevi yapmalıdırlar.

 

11) Ankebut 69 / 403 - Bize itaat uğrunda mücadele edenlere gelince elbette ki biz onlara yollarımızı göstereceğiz. Muhakkak Allah iyilik yapanlarla beraberdir.

 

Şöhret, çıkar veya övsünler diye değil İslam’ a samimi niyetle hizmet etmek isteyenlere Allah;

      a) Fırsatlar ve kolaylıklar ihsan eder,

      b) Basiretlerini açar,

      c) Onları her iki hali de zafer olan ya şehitliği ya da gaziliği nasip ederek gelecek nesillere önderler kılarak şereflendirir.

 

12) Fetih 29 / 514 - Muhammed (a.s) Allah’ ın peygamberidir. Onun beraberinde bulunanlar kâfirlere karşı çok şiddetli, kendi aralarında gayet merhametlidir, onları rükû ve secde eder halde Allah’ tan sevap ve rıza istediklerini görürsün, secde eserinden (meydana gelen) nişanları yüzlerindedir...

 

Dünyada ve ahirette peygamberin yanında olma şerefini kazananlar sadece;

      a) Allah’ ın sevgisini kazanmak için kafirlere karşı onurlu ve heybetli,

      b) Kendi aralarında çok merhametli,

      c) Namazlarını kılan ve yüzlerinde secde nuru bulunan insanlardır,

      d) İslam öncüleri veya tebliğcileri de bu özelliklere sahip olarak bu sınıfa katılmaya çalışmalıdırlar. 

 

13) Al- i İmran 113 / 63 - Ehli kitabın hepsi eşit değildir. Onlardan dosdoğru İslam dini üzere bulunan bir ümmet vardır ki gece vakitleri Allah’ ın ayetlerini okurlar ve onlar secdeye kapanırlar (namaz kılarlar). 114) Allah’ a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler ve kötülükten vazgeçirirler, hayır işlerinde de yarışırlar, işte bu özellikleri taşıyanlar Allah katında salihlerdendir.

 

İslam öncüleri veya tebliğcileri;

      a) Daha iyi İslam’ ı anlatmak,

      b) Kötülüğü engellemek,

      c) Hayır işlerinde de yarışabilme özelliği kazanmak ve salihlerden olabilmek için gecelerini;

a) İlmi araştırma,

b) Secdeye kapanma,

c) Nefis terbiyesi ile geçirmelidirler.

 

14) Maide 82 / 120 - Andolsun ki Yahudilerle, müşrikleri mü’minlere düşmanlık bakımından insanların en şiddetlisi bulacaksın. Sevgi bakımından mü’minlere en yakın olanları da biz Hıristiyanlarız diyenleri bulacaksın. Bunun sebebi şu: Çünkü onların içinde bilginler, keşişler ve dünyayı terk eden rahipler vardır. Hakikaten onlar hakkı kabul hususunda büyüklenmez ve kibirlenmezler. 83) Peygambere indirileni (Kur’an’ ı Hıristiyanların anlayışlıları) dinledikleri zaman hakkı anladıklarından ötürü gözlerinin yaşla dolup boşaldığını görürsün, onlar şöyle derler: Rabbimiz! İman ettik, şimdi bizi şahadet getirenlerle beraber yaz. 84) Bütün emelimiz Rabbimizin bizi salih kimseler arasına koyması iken niçin biz Allah’ a ve bu bize gelen peygamberle Kur’an’ a iman etmeyelim 85) İşte böyle demelerine karşı Allah da kendilerine sevap olarak ağaçları altından ırmaklar akan cennetleri verdi ki içlerinde ebediyen kalıcı haldedirler, işte iyilik yapanların mükâfatı budur.

 

Tebliğciler;

      a) En aşırı düşman olan Yahudi ve müşriklere karşı mesafeli durmalı,

      b) Düşmanlıklarını daha da arttırıcı tavırlara girmemelidirler.

      c) Hıristiyanlara karşı ise içlerinde; 

a) Objektif,

b) İnsancıl, mütevazı,

c) Araştırıcı, bilgin,

                  d) Dünyaya pek meyil etmeyen erdemli bilgeler ve rahiplerin bulunduğunu,

                  e) Bu anlayışlı insanların Kur’an’ ı dinleyip anladıkları zaman;

a) Gözlerinin yaşaracağını,

b) İman edeceklerini,

c) Bizi inananlardan yaz diyeceklerini bilmelidir,

                  f) Bu nedenle;

a) Bu Hıristiyanları araştırmalı,

b) Kur’an’ ı dinlemeleri ve iman etmeleri için de diyalog ortamı oluşturmaya çalışmalıdırlar.

 

Not:

20 yy.’ ın ortalarında İslam ülkelerinden hem kültürel hem de ekonomik bakımdan zayıf olan bir kesimden Batı’ ya bir işçi akımı oldu. Batı’ ya ekonomik bakımdan bir katkı olsa da işçilerin İslam’ i bilgi ve birikim eksikliğinden kaynaklanan hatalar nedeniyle İslam ülkelerine bir antipati oluşmasına neden olmuştur.

 

Bazen yapılan iyi komşuluk, iyi arkadaşlık, bazen iyi bir iletişim ve anlatım onların bazılarının hidayetine neden olmuştur.

 

Eğer Batı’ ya işçilerden önce hem ilimde hem de ekonomik bakımdan ileri seviyede yabancı dil bilen tebliğciler gitseydi belki hem işçiler hem de batılılar için daha iyi olurdu. Çünkü İslam’ ı duyunca hemen iman edecek olan aydın kişilerin İslam’ a geçişleri hızlanacaktı. Bu fırsat o zaman olmasa da şimdi ve gelecekte de vardır. Çünkü işçilerin orada doğup büyüyen çocukları zaten yabancı dille eğitim yapıyor. Yabancı dili eğer İslam için de kullanırsa bu onları büyütecektir. Bu nedenle tebliğ için İslam’ı ve yabancı dil bilenlere çok ihtiyaç vardır.

 

Unutmayalım ki ister İslam coğrafyasında ister Batı’ da âlimler, liderler ve zenginler ihlaslı bir şekilde tebliğde yer aldıkça başarı ve itibarları da artacaktır. Çünkü bir katil bile hapisten çıkıp domates satmaya başlasa değişerek kibarlaşıyor da İslam’ı burada veya batıda anlatan neden değişerek kibarlaşmasın?

 

15) Maide 54 / 116 - Ey iman edenler! İçinizden kim dininden (uzaklaşır, ilgisini keser) dönerse şunu bilsin, Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki Allah onları sever onlar da Allah’ ı severler, mü’minlere karşı yumuşak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve başları yukarıdadır, Allah yolunda mücadele ederler, dil uzatanın kınamasından korkmazlar…

 

Kim İslam’ dan uzaklaşırsa;

      a) Allah onlardan İslam şerefini alarak kendisinin onları ve onların da Allah’ ı sevdiği öyle bir kavim getirir ki bu kavim istenen ve ideal olan bir toplumdur,

      b) Bu insanlar;

a) Mü’minlere yumuşak kalpli,

b) Kâfirlere karşı onurlu ve müstağni tavır takınan,

                  c) İslam’ i yaşayış ve mücadelede kimsenin kınamasına aldırış etmeyen ve tabii davranan gerçek müslümanlar olacaklarını haber vermektedir,

      c) Tebliğciler de bu özellikleri kazanmaya çalışmalıdırlar. 

 

16) T. Muhammediye S 362 ( Müslim ) Ebu Said (r.a)’ dan Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde onu eliyle değiştirsin (gidersin), buna güç yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle (buğzetsin, kalben onaylamasın) ki bu imanın en zayıf (tezahürü) dür.

 

Bazı âlimler bu hadise dayanarak;

      a) Kötülüğü elle değiştirmek devletin,

      b) Dille değiştirmek âlimin,

      c) Kalp ile üzülmek ve onaylamamak ise halkın görevidir demişlerdir.

 

17) T. Muhammediye S 364 ( Taberani ) Enes b. Malik (r.a) diyor ki: Ya Resulullah; amel etmedikçe iyilikle emretmeyelim mi ve tümünden sakınmadıkça kötülükten men etmeyelim mi? Resulullah: Bilakis hepsi ile amel etmeseniz bile iyilikle emredin ve hepsinden kaçınmasanız bile kötülükten men ediniz buyurdu. 

 

H. Ş. göre bir mü’min İslam’ ın hepsi ile amel edemese de;

      a) İyiliklere devam etmeli, 

      b) Kötülüklerin hepsinden kaçınamasa da kötülükten men etmeye çalışmalıdır.

      c) Bu hareketle kişi kendisini kurtaramasa da bir başkasının kurtulmasına sebep olabileceğini unutulmamalıdır. Örneğin fakir olduğundan zekât veremese de, hacca gidemese de bu konuları anlatması gibi.

 

18) T. Muhammediye S 364 ( Bezzar -  Taberani ) İbni Abbas (r.a)’ den Peygambere (sav) şöyle sorudu: Ya Resulullah, içinde salihler (iyi kişiler) bulunduğu halde (bir) kasaba helak olur mu? Evet, Ne sebeple Ya Resulullah: ” Aldırış etmemelerinden ve Allah’ a karşı işlenen günahları hafifseyip susmalarındandır. ” buyurdu.           

 

H. Ş. göre inananlar;

      a) Kötülükler karşısında bana ne dedikleri,

      b) Aldırış etmedikleri,

      c) Allah’ a karşı işlenen günahları hafifseyip sustukları zaman

      d) Hem lanetlenmeye hem de gazabı ilahiyeye müstahak olmuşlar ve olacaklardır.

 

ÖNCÜLERİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN NOKTALAR NELERDİR? SORUSUNA

BU AYETLER VE HADİSLER IŞIĞINDA CEVAPLAR

                                            

            1) Düşmanlıkta aşırı şartlanmış olanlar hariç diğer gayrimüslimlerle en güzel şekilde diyalog kurmalı ve aslında onlara aynı ilaha ve aynı peygamberler silsilesine inandığımızı ispat etmeye çalışmalıdır.

2) Ehli kitap olanları “ Allah’ tan başkasına tapmayalım, ona ortak koşmayalım, birbirimizi ilah edinmeyelim. “ diye ortak noktaya çağırmalı ve hâlâ gelmezlerse de onlara “ bilin ki biz müslümanız “ demelidir.

3) Tebliğde başarmak ve ahirette de kurtulmak için iyiliği yayan, kötülüğü engelleyen, kederde de sevinçte de kaynaşan, bütünleşen bir cemaat olmalıdır.

4) Gittikçe kenetlenen ve asla ayrılığa düşmeyenler olarak çalışmalıdır.

5) Barışı önce kendimizde, sonra ailede, sonra çevrede, sonra toplumda, sonra İslam âleminde, sonra da dünyada gerçekleştirmeye çalışmalıdır.

6) Liderler dâhil en küçükten en büyük kurumlara kadar gerilime fırsat vermeden fert veya cemaat olarak tebliği saygılı ve yumuşak konuşarak yapmalıdır.

7) Hangi makamda olursa olsun yeri geldiğinde tebliği açıkça yapabilmelidir.

8) Tebliğciler ücreti değil Allah’ ın sevabını düşünmelidir. Çünkü bunu başarabilmek hidayet üzere bulunduğunun ve gerçek bir tebliğci olduğunun göstergesidir.

9) İnadından değil de çevresinden dolayı inkâr içerisinde yaşayan insancıl ve kibar olan ve anlatıldığında çabuk kavrayan Belkıs gibi insanları tebliğ için araştırmalıdır.

10) Tebliğciler canları ve malları ile ömür boyu kararlı olarak çalışmalıdır.

11) Gerçekten Allah’ a itaat ve İslam’ a hizmet edene Allah yollarını göstermektedir.

12) Dünya ve ahirette peygamberimizin yanında olma şerefine kavuşan tebliğcilerin mü’minlere yumuşak, kâfirlere karşı onurlu, namazını kılan, Allah’ ın rızasını isteyen, yüzünde secde nuru olan insanlar olduğu unutulmamalıdır.

13) Tebliğciler Ehli kitaptan İslam dini üzere bulunan salih bir topluluğun kıyamete kadar olacağını ve bu dosdoğru yoldaki insanların geceleri Kur’an okuduğunu, secdeye kapandığını, ahirete tereddütsüz inandığını, iyiliği yaydığını, kötülüğü engellediğini, hayır işlerinde de yarıştıklarını bilmelidir.

14) Tebliğciler Yahudilerin ve müşriklerin düşmanlığının çok şiddetli olduğunu bilmeli ve çok dikkatli konuşmalıdır.

15) Tebliğciler “ biz Hıristiyan’ız “ diyen ve kibirlenmeyen bilginlerin, rahiplerin ve keşişlerin Kur’an’ ı dinledikleri zaman gözyaşı dökeceklerini, “ İman ettik, ya Rabbi! Bizi şahadet getirenlerden yaz, biz Allah ve peygambere neden iman etmeyelim. “ diyeceklerinin haber verilmesinden ötürü Hıristiyanların anlayışlıları ile mutlaka köprü kurmanın yolları aranmalıdır.

16) Kim İslam’ ı görmezden gelirse veya İslam’ dan dönerse Allah’ ın tebliğ ve öncülük yapacak bir kavim getireceğini ve bunların Allah’ ı, Allah’ ın da bunları seveceğini, mü’mine yumuşak, kafire onurlu olacaklarını, İslam’ i mücadele de kınanmaktan korkmayacaklarını bilmelidir.

17) H. Ş. göre bazı âlimler bu hadise dayanarak kötülüğü elle değiştirmek devletin, dille değiştirmek âlimin, kalp ile üzülmek ve onaylamamak ise halkın görevidir demişlerdir.

18) H. Ş. göre bir mü’min İslam’ ın hepsi ile amel edemese de iyiliklere devam etmeli,  kötülüklerin hepsinden kaçınamasa da kötülükten men etmeye çalışmalıdır, bu hareketle kişi kendisini kurtaramasa da bir başkasının kurtulmasına sebep olabileceğini unutulmamalıdır. Örneğin fakir olduğundan zekât veremese de, hacca gidemese de bu konuları anlatması gibi.

19) H. Ş. göre inananlar kötülükler karşısında bana ne dedikleri, aldırış etmedikleri,  Allah’ a karşı işlenen günahları hafifseyip sustukları zaman hem lanetlenmeye hem de gazabı ilahiyeye müstahak olmuşlar ve olacaklardır.